1.6, yeongyu

2.2K 212 281
                                    

beomgyu beden dersinde oynadıkları maçın ardından yorulsa da yeonjun'un isteği üzerine öğle arasındaki maça da kalmıştı. beden dersindeyken koçları beomgyu'nun sınıfından takımdaki öğrencileri özel izinle dersten almış ve tüm basketbol takımını toplamıştı.

hava serindi, beomgyu o an giydiği basketbol şortuna lanet etse de maç sırasında ısınacağını düşümerek umursamamayı seçti. takımdan chenle, doyoung ve haruto'nun potanın dibinde kendi aralarında konuştuğunu fark etti. kendi sınıfından hyunjin vardı fakat o eşofmanlarını giymek için soyunma odasındaydı. haruto'nun sohbetini sevdiği için oraya gitmeye karar verdi.

"selam."

haruto onu fark edince gülümsedi ve karşılık verdi. chenle ve doyoung ile o kadar samimi olmasalar da onlar ona gülümseyince içindeki insan sevgisi harekete geçmişti.

"ne konuşuyordunuz?"

chenle esneyip kollarını gererken konuştu. "kaptan'ın nasıl bu kadar iyi oynadığını. tanrım, çocuk dört kere üçlük attı."

doyoung da başını sallayarak chenle'yu onayladı. "kaptan üç yaşından beri eğitim alıyormuş, o kadar başarılı olmasına şaşırmamak gerek. hatta devlet takımlarından bile teklif almış."

ilgilenmiyormuş gibi davranmaya çalışsa da yeonjun'un bu kadar başarılı olması beomgyu'nun dikkatini çekmişti. o yakışıklı çocuktan birkaç aydır hoşlanıyordu fakat onunla konuşacak cesareti kendinde görememişti hiçbir zaman. şimdiyse aynı takımdaydılar ve haftanın altı günü birbirlerini görmek zorundaydılar. bu düşünce gülümsemesine sebep olurken omzunda hissettiği ağırlıkla başını sağına çevirdi ve yutkundu. aşırı yakışıklı takım kaptanları yeonjun kaslı kolunu beomgyu'nun omzuna koymuştu ve yüzleri ciddi anlamda yakındı.

"merhaba."

diğer üçlü kaptana karşılık verirken beomgyu'nun tek yapabildiği derince yutkunmak ve kendini sakinleştirmeye çalışmaktı. üstelik uzun süredir hissetmediği soğuk bir anda çıplak bacaklarından ensesine doğru sinsice tırmanmaya başlamıştı. yüzünü birazcık daha çevirirse eğer yeonjun'un sporcu atletinin açıkta bıraktığı köprücük kemikleri ve güzel esmer boyunla karşı karşıya gelecekti.

beomgyu içinten içe kendini sakinleştirmeye çalışırken yeonjun şaşkındı, sevimli oğlanın bu kadar zayıf olduğunu fark etmemişti. giydiği kıyafetler yüzünden ortalama bir bedeni olduğunu düşünmüştü ama bugün üzerinde olan şort sayesinde meydanda olan bacaklar olması gerekenden epey inceydi. emin olmak için kolunu omzuna doğru attığındaysa adeta beomgyu'nun kemiklerini hissetmişti. üstelik kolları çok da kaslı değildi, ama birkaç kez onu oynarken görmüştü ve dürüst olmak gerekirse beomgyu hiç de kötü oynamıyordu.

zayıf bedenin heyecanla kasıldığını fark ettiğindeyse ukalaca gülümsemişti. nedense zarif çocuğun üzerinde bu kadar etki bırakmış olmak hoşuna gidiyordu. biraz daha uğraşmaktan zarar gelmeyeceğini düşündü ve beomgyu'yu iyice yakınına çekti, şu an bedenleri birbirine yapışıktı. yeonjun'un sol tarafı beomgyu'nun sağ tarafına çivilenmiş gibi duruyordu arkadan bakan biri için. ancak yeonjun'un beklemediği bir şey olmuştu, ona yakın olmak neden bu kadar nefes kesiciydi?

---

ders bittikten sonra kaptanın ricası üzerine bütün bir öğle arası boyunca da antrenman yapmışlardı. tüm takım patates çuvalı gibi yere yığılırken yeonjun hâlâ atletik bir şekilde basket atmaya devam ediyordu. herkes şaşkın şaşkın onu izlerken son bir basket attı ve atletini kaldırarak yüzünü sildi. ortaya çıkan hafif belirgin kaslar beomgyu'yu hem delirtmiş hem de utanmasına sebep olmuştu. kendisinin karnı gergin davul yüzeyi gibi dümdüzdü.

be quiet, sookai ✓Место, где живут истории. Откройте их для себя