³

3.4K 465 160
                                    

"karanlık sanatlara karşı savunma dersini sevdiğini sanardım jisung ancak hala üzgün görünüyorsun, gerçekten bize sorununu ne zaman anlatacaksın? sabahtan beri lanet olası şakalarından bile yapmadın"

jisung yanında kalın sesini yükselterek konuşan felix yüzünden quidditch derslerinin yapıldığı bahçeye inen merdivenlerde bir süre donup kaldı, kulağına doğru bağıran felix beynini sarsmıştı ve bunu umursamayan felix merdivenlerden hızlıca aşağı inmeye başladı. jisung da kendine geldiğinden birkaç dakika sonra hızla onları takip etti tabii. derse geç kalmak ya da merdivenin değişmesi yüzünden hiç gidememek istemiyordu. özellikle de derslerinin slytherinler ile ortak olduğunu düşünürsek. (birkaç gün öncesinde olsa bu durum yüzünden dersten kaçacak jisungun haline bakın)

"beni boşver de karanlık sanatlara karşı savunmaya geç kalmana neden olan olaydan bahset lix" sonunda çoktan bahçeye çıkan felixin adımlarına yetiştiğinde bu geveze arkadaşının susmasını altında bir neden aradı. sonra hızlı adımlarla slytherin öğrencilerin çoktan toplandığı, dersin yapıldığı alana koşuşturan ve kahkahalarla gülen felixin yaydığı enerjiyi izledi. felix orada hiçbir şey yapmadan bekleyen slytherinlerden önündekiler yüzünden gözükmeyen ancak arkadaşının eliyle koymuş gibi bulduğu çocuğa doğru bağırarak koştu. bu elbette birkaç kişinin deli olduğunu düşünerek ona bakmasına sebep oldu. yine de bilirsiniz, gryffindorların tam olarak aklı başında olduğu pek de söylenemezdi.

diğer ikili de onun yanına ulaştığında, en fazla bir elli boyunda olan ve kesinlikle bir bahçe cücesini andıran çocuğun hiç de felixin bahsettiği gibi arkadaş canlısı gözükmeyen ifadesiyle karşılaştılar. daha çok, arkadaş olmak istemek yerine gördüğü herkesten nefret ediyor gibi tuhaf bakıyordu.

"bitkibilim dersine yetişebildin mi changbin, ben ayaklarımı götüme vura vura yedi kat çıkmama rağmen karanlık sanatlara karşı savunma dersime geç kaldım, neyse ki bay moody biraz yalvarınca beni içeri aldı" ardından ikili, komik olmayan bu cümleye kahkahalarla gülerken, jisung yanlarına yaklaşan ve kesinlikle görmek istediği ancak bir o kadar da görmekten çekindiği yüzle karşılaştı. kendi içinde oluşan tezatlığın sorumlusu olan minho "bunlar kim changbin" diyordu yumuşacık olmasına rağmen soğuk bir hale getirdiği sesiyle şimdi. bakışları önce hala gülen changbin ve felix ardından onlara tuhaf bakışlarını gönderen jisung ve seungminde uzunca dolaştı. sonra derin bir nefes alarak gülmesini ancak durduran changbinde o ifadesiz bakışlarını kilitledi.

"bak minho yeni bir gryffindorlu arkadaş buldum."

minho anlamadığını belirten bakışlarını changbinin üzerinde gezdirmeyi sürdürdü.

"changbin, sen günde yüz defa bütün gryffindordan nefret ediyorum diyen biriydin ve şimdi gryffindordan arkadaş mı buldun?"

changbin onun bu dediğine kırılmış gibi ve bebeke bir tavırla dudaklarını büzdüğünde felix hariç herkes bu ifadeye iğrenerek bakmıştı.

"tamam artık felix hariç tüm gryffindor derim? sen de tanışmak istemez misin"

changbin onu kaynaştırma çalışmalarına devam etmek istese de, 5 yıldır kendisi dışında kimseyle konuşmayan minhonun bu duruma ayak uydurmayacağını gayet iyi biliyordu.

nitekim "bayılırım ya arkadaşlara" sözleriyle göz deviren ve ortamdan ayrılan minho ile de bir kez daha yıkılmış ve suratı düşmüştü. felix "o hep mi böyle" diye sessizce mırıldanırken, aklında 40 tilkinin cirit attığı seungmin sinsi sinsi gülerek jisungun kulağına eğildi

"bence tam şimdi onun yanına gitmen gerek" jisung ise buna ihtimal vermeyen yönüyle, en fazla ne olur ki diyen yönünün tartışmasını yorumladı ve ardından en fazla ne olur ki yönünü dinlemeyi seçti. hızlı adımlarla bayan cooch gelene kadar beklemek için çimlerin üzerine oturan minhonun yanına oturdu. gerginliğini saklamaya çalışarak onun gibi gökyüzüne baktı.

"niye buradasın" dedi her zamanki soğuk olması için uğraştığı ses tonuyla minho, gözlerini geri jisunga çevirdi ve ikisi de tek kelime daha etmeye cesaret edemeden öylece durdu. ancak jisung iflah olmaz bir gryffindorlu olarak binasındakilerin çoğunun yapacağı gibi böyle bir durumda susmaktan sıkılarak bir adım atmayı göze aldı. yanınızdaki lee minho iken bunu göze almak çok daha zor olsa da.

"çünkü gerçek karakterinin böyle olmadığını hissediyorum ve böyleymiş gibi davranman hoşuma gitmiyor" her zamanki açık sözlülüğüyle konuştuğunda, yanında sessizce oturan minho gözlerini hala jisungdan ayırmamıştı. açıkça titreyen göz bebeklerini göstermek istemiyor olsa da tıpkı geceleri sevdiği kedilerin gözleri kadar parlak olan bu gözlere bakmamak için kendine engel olamıyordu.

"nereden biliyorsun ki, seninle tanışmadık bile" minho kıkırdamasının ardından konuştu, yine de - sezdirmiyor da olsa- jisungun vereceği herhangi bir hazır cevaptan içten içe korkuyordu.

"gözlerine bakınca, bir yanlışlık olduğunu sezdim, sanki sana ait değilmiş gibi bakıyorlardı. ihtiyaçları olan tek şey biraz gülmekmiş gibilerdi"

minho onun belki de farkında olmadan bir zihin okuyucu olduğunu düşündü, ancak bu fikrinden hemen vazgeçti. eğer olsaydı herkesin gizli sırlarını öğrenip tüm okula gizlice yatmaktan kesinlikle çekşnmezdi.

"öyle mi, hislerinde haklısın diyip seni mutlu etmek isterdim han jisung ama durumun öyle olduğunu sanmıyorum."

jisung gülümsedi, gözünün önünde önceki gece dağılmış saçlarıyla bir kediyi kucaklayan ve onunla tatlı tatlı konuşurken gülümseyen minho canlandığında duygularını nasıl bu kadar iyi saklayabildiğine hayret etti.

"sana öyle olmadığını kanıtlayabilirim. eğer bana uyum sağlarsan"

doğrusu öyle olmadığını zaten gözleriyle görmüştü.

"bana başıma bela açmayı mı öğreteceksin"

"hayır, sadece çevrende olacağım ve yaydığım mükemmel enerjiyi hissetmen bile gülmen için yeterli olacak"

"çok iddialı konuşmuyor musun sence de"

jisung gülümserken elindeki süpürge ile yanlarına gelen öğretmenleri bayan coochun görüş açısına girmesiyle ayaklandı ve hala yerde olan minhoya elini uzatıp o tutana kadar bekledi.

"ama denemeye değer"

cat|minsung✓Where stories live. Discover now