²²

1.8K 249 43
                                    

"gidelim"

minho kolundan tuttuğu jisungu peşinde sürüklerken ani kararlara ve planlamaya işlere pek alışkın olmayan zihni henüz bir fikir üretememişti. belki bu, jisungun etrafında bulunduğu her an onu sanki üzerine sersemletme büyüsü yapılmış gibi hissetmesinden de olabilirdi. ancak şu an bunu düşünmek istemiyordu, yalnızca elinden tuttuğu bu küçük bedenin sahibinin her zaman böyle yakınında olmasını ve kendisini bırakmamasını istiyordu, o kadar. jisung ise tüm bu esnada her zaman olduğu gibi gevezelik yapıyordu.

"ne! nereye? bekle...randevu gibi mi? üf önceden söyleseydin de şu çapulcu halimle gelmeseydim ya. baksana...bu halini ilk defa görüyorum. vay be! çok havalısın minho. ayy çok heyecanlandım ama sadece boş boş yürüyecek miyiz böyle? beni nereye götürüyorsun?"

minho geçtikleri koridorda devasa bir tablonun önünde durdu ve farkında olmadan sıkıca tuttuğu bileği bıraktı. ardından neden bu kadar aceleci ve sert davrandığını sorguladı. muhtemelen içinde, onun kaçıp gitmesinden korkan bir taraflarının kendini göstermesi yüzündendi bu. yine de sakinleştirdi kendini ve yumuşakça kavramaya çalıştı elini. ona gelecek en ufak zarar hakkında bile endişeliydi.

"nereye gideceğimiz hakkında fazla düşünmeye gerek var mı? seninle olduğum her an yuvamda gibi hissediyorum. üstelik bir baksana! biz altı yıldır devasa büyülü bir şatoda yaşıyoruz han jisung, elbette bir kapı çıkar."

"evet!" dedi fazlasıyla büyümüş meraklı bakışlarını barındıran gözlerini etrafta gezdiren jisung "baksana, ihtiyaç odası burası..."

epey meşhur olan hogwarts tam olarak böyleydi işte. siz kendi içinizde bile kaybolmuşken ihtiyacınız olan kapıyı buldurabilecek büyüye ve sizin uzun zaman boyunca ait olduğunuz huzurlu ortamda yetişmenizi sağlayacak güzelliklere sahipti. tabii içinde bulunan binlerce büyülü yaratık, deniz halkı, karanlık orman devleri ve dahası sayılmazsa. peki, doğrusu çok da normal değildi,ancak burada kimse normal değildi zaten.

gelelim bizim normal olmayan çiftimize. ihtiyaç odasının devasa kapıları önünde dikilen ikili epeyce şaşkındı. aslında bu duruma, özellikle de burasının kolay bulunan bir yer olmadığı düşünüldüğünde normal gelse de ikisi de şaşırmamış gibi yapıp "büyü işte, ne şaşıracağım" havalarında takılmaya devam ediyordu.

jisung siyah renkli büyük kapının yuvarlak tokmağını kavrayıp geri çekmiş ve içeri geçmişti sessizleştirmeye çalıştığı adımlarla. içeride ne olduğunu fazlasıyla merak ediyordu. arkasından gelen adımları duyduğunda rahatlamış hissetti.

ardından daha fazla merak etmesine gerek kalmadığı esnada görebileceğiniz en rahat ortamla karşılaşmışlardı. büyük geniş koltuklar, alışılageldikleri balkabağı suyunun ekşimsi kokusu, ortalıkta gezinen küçük kediler de cabası... kısacası görüldüğünde "burası minho ve jisung için yapılmış" denilebilecek bir ortamdı ve quidditch süpürgelerinden tutun, parlayan bir aynaya kadar her şey vardı. ancak jisungun ilgisini sadece ortalıkta öylece dolaşan kediler çekmişti

"çok tatlılar, şuna bak minho, arkadaşlarım!"

minho yüzünde bariz bir gülümsemeyle, ancak bunu bu sefer yalnızca kedilere değil doğrudan jisunga gönderirken çoktan eğilip onlardan birini kucağına alan jisungun böyle ne kadar güzel göründüğünü düşünürken arkasında durup izlemeyi tercih etmişti.

"aslında her şey böyle başladı" dedi jisung kediyi severken. minhonun arkasında olduğunu biliyor ve cümlelerini daha açıkça sarf etmeyi düşünüyordu bu sayede.

"bir kediyi severken ve onunla dertleşirken o kadar güzel ve ilham verici görünüyordun ki 'böyle birisinin nasıl kötü olduğunu iddia edebilirler' diye düşündüm kendi çapımda. gözlerin ay ışığının altında parlıyordu ve yüzünde güçlükle seçilebilecek gülümsemeler vardı. küçük ellerinin sevimli kedinin tüylerini okşarkenki görüntüsü içimi ısıttığı kadar kıskandırmıştı da beni. bu yüzden her gün izlemeye başladığım bu görüntüde kedinin yerinde olmak isteğime engel olmadım."

cat|minsung✓Where stories live. Discover now