¹⁴

2.6K 285 103
                                    

bu sabah her bir köşesinin bordo ve altın sarısı renkleriyle dolu olduğu gryffindor ortak salonunda gün, erken uyanan dönem arkadaşlarından wooyoung' un sekiz kişilik olması gereken yatakhanede dokuzuncu bir kişi görmesiyle attığı çığlıkla başlamış ve bu durum ilk başta seungmin olmak üzere herkesin uyanmasına neden olmuştu.(çoktan erken kalkıp minhonun farkına bile varmayan ve ortak salona inen jihoon, sanha ve haechan hariç)

şu anki durumda ise, yatağının üzerinde kalkıp zıplarken, wooyoung gibi bağırarak durumu izah etmeye çalışan bir jisung söz konusuydu. yine de aynı jisung gibi ayaklanan seungmin, hala bağıran wooyoungun üzerine atlayana kadar onu susturmakta başarılı olamamışlardı.

"biraz daha bağırırsan tüm yurt burada toplanacak wooyoung, jisungu dinlesene"

minho, dün olduğundan çok daha mahcup olmuş bir ifadeyle jisungun hala bağırarak zıpladığı yatağında sessizce oturuyor ve her an düşme tehlikeleri atlatıyordu.

"bak, dün gece mcgonnagal bize ceza verdi ve saat geç olduktan sonra minho benimle ortak salona kadar gelmek istedi" jisung açıklama yaparken seungmin "sanki seni yolda kurtlar kapacaktı" diye mırıldanıyor ve böyle konuşması zaten durumu açıklamakta zorlanan ikiliye hiç yardımcı olmuyordu. ve neredeyse ikna olmuşa benzeyen diğer iki arkadaşı kollarını minhonun boşalan yatağının üzerinde oturuyordu.

"bıraktı bırakmasına ama merdivenler her zamanki gibi yer değiştirince geri dönemedi ve burada kalmak zorunda oldu" içine su serpildiğini hisseden arkadaşlarının çoğu rahatlayarak kendi işlerine yöneldiğinde kimse nasıl olup da felixin hala uyuduğuna anlam verememişti ve diğerlerinin aksine woo hiç de ikna olmamıştı.

"minho neden seninle gelmek istesin ki, bana mantıklı gelmedi. bir dakika. YOKSA ÇIKIYOR MUSUNUZ?

her an bir kez daha bağırabikecrk gibi duran ve şaşkın gözleriyle minsung ikilisini inceleyen arkadaşları, hayır cevabını beğenmemişti.

"inanmıyorum... bunu bana söylemediği için gidip san' a trip atmam gerek. görüşürüz"

eşyalarını toparlamaya zahmet bile etmeden hızlı adımlarla çıkış kapısına yönelen ve sabahları kesinlikle akli dengesi yerinde olmayan arkadaşını durdurup odanın ortasına geri getiren jisung, minho ile aynı anda "çıkmıyoruz" diye bağırmıştı. tabii minho, bunun ardından "çıksaydık da bunu herkese söyleyeceğini bildiğim için san'a söylemezdim" diyordu, epey ciddi bir ses tonu kullanması sebepsiz yere ürkütücüydü. jisung ise "ama belki-" deyip konuşmaktan vazgeçmiş ve garip bakışları üzerinde toplamıştı.

"neyse, kahvaltıya inelim. ondan önce benimle slytherin yurduna gel de kazağını sana vereyim" minho, her ne kadar jisung gibi kokan güzel kazağı geri vermek hatta günlerce üzerinden çıkarmak bile istemese de, vermemesinin ayıp olacağını düşünüyordu. neyse ki jisung reddetmişti.

"gerek yok, sende kalabilir" dedikten sonra gülümsemiş ve bu minhoyu rahatlatırken ikili, ortak salona giden merdivenlere yönelmişlerdi.

ortak salonda kafasına göre takılan, geneli tuhaf büyüler deneyen, bir kısmı satranç oynayan gryffindor öğrencileri de minhoyu fark etmiş, ancak zerre kadar umursamamışlardı. minho, karşılaştığı sorunsuz tepkilerin de etkisiyle (istisnalar hariç) kesinlikle her gün buraya gelmek istedi.

açıkçası jisungun onların yatakhanesinde gelmesi durumunda bazı arkadaşları hariç geri kalan slytherinlerin onu tuhaf bakışlarıyla karşılayabilecek olması onu üzmüştür. halbuki siyah ortamdaki devasa kitaplıkları, rahat deri koltukları, gizli bölmelerini ve odasındaki quidditchtem aldığı ödülleri ona göstermeyi çok isterdi. o bakışlardan çekinmeden bunu yapabilmeyi ne zaman başarabilirdi?

cat|minsung✓जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें