3.2K 419 126
                                    

hayat gerçekten çok güzeldi. özellikle han jisungsanız ve sabah kahvaltısını yaptığınız büyük salonda arkadaşlarınız ve sizi mutlu eden kısım olan yeni arkadaşlarınız ile oturuyorsanız.

bu sabaha gryffindor yatakhanesinin sıcak ortamında uyanan jisung, asla olmadığı kadar özenli bir şekilde tüm okul kıyafetlerini giydi, tüm ödevlerini ve ders kitaplarını çantasına yerleştirdi, arkadaşlarını erkenden uyandırdı ve büyük salona indi. içindeki tarif edilemez huzurun kaynağını aramak için hiç de derinlere inmeye gerek olmasa da, arkadaşları bu durumdan muzdarip olması nedeniyle uyuduğu için dersleri kaçıran eski jisungu istemişlerdi.

yine de onu bu denli mutlu görmek, kocaman gülümseyişi ile etrafa yaydığı enerjiyi hissetmek arkadaşlarını, gören herkesi, hatta sözde 'soğuk' çocuk minhoyu bile farkında olmadan gülümsetebiliyordu.

şimdi hiçbir şey söylemeden onun teklifini kabul ettiğini kanıtlamak istercesine masalarına oturmuştu minho. önüne yalnızca bir bardak balkabağı suyu aldı ve ona tuhaf bakışlarını gönderen seungmin ve felix ikilisine aynı şekilde tuhaf bakışlar gönderdi önündeki tabağa bir sandviç alırken, gülme isteğini bastırmak için çabaladı, birkaç dakika içinde yanına oturan changbin ile bu gergin ortamdan kurtulabildiği için derin bir nefes aldı.

"niye herkes bana bakıyor" minho, kulağına eğilen ancak hiç de sessiz olmayarak bu soruyu yönelten changbin ile etrafına bakındığında, gerçekten dediğinin doğru olduğunu gördü.

"düne kadar gryffindorlardan nefret ettiğini söylüyordun ancak şimdi gryffindor masasında oturuyorsun? herkes senin dönek olduğunu düşünüyor, dün slytherin yurdunda konuşanları duydum"

changbin ağzındaki yemekleri tutana kadar aniden yükselen siniriyle derin derin nefesler verdi. ardından sessiz olmayan ve sinirli bir ses tonuyla "herkesi sikeyim" diye söylendi. ardından ona dönen birkaç kafaya ve suratını büzen yeni arkadaşına bakarak gülümsedi "sen hariç felix" der demez yeniden gülümsemesini silerek önündeki yiyeceklerle başbaşa kaldı. masada olanlara anlam veremeyen seungmin tuhaf bakışlarla olanları izliyor ve ne alaka olduğunu çözmeye çalışıyordu. yine de yemek yemeyi unutup saf saf karşısındaki minhoyu izleyen ve sırıtan arkadaşına baktığında olayları çözmek pek de zor olmamıştı.

"hani çevrende takılırsam kendimi gülerken bulurdum" Jisung, karşısında ona bakıp konuşan minho yüzünden kafasını eğdi ve tabağına odaklandı. "biraz sabret lee minho" dedi ardından "en azından birkaç hafta bekle, hogsmeade gezisine kadar? güven bana oraya benimle gitmek ve birlikte eğlenmek istediğini söyleyeceksin" Jisung bir kez daha iddialı tavrıyla konuştuğunda minho kafasını sallayarak onaylamadığını belirtti.

"eğer bir hafta seninle takılırsam hogsmade gezisinin eğlenceden çok randevuya dönüşeceğini seziyorum jisung"

jisung bu cümleyi işittiğinde içmekte olduğu meyve suyu boğazına kaçtı, büyük salonda yankılanan bir sesle öksürmeye başladığında yanında oturan felix sertçe sırtına vurarak "ölmek için çok erken jisung" diye bağırdı. ilgi odağı olmaktan hoşlanmadıkları söylenemezdi ancak kesinlikle, bu şekilde ilgi odağı olmayı da tercih etmezlerdi.

_

hogwartsta biten tüm derslerin ardından yorucu geçen bir günün sonunda olan öğrenciler yataklarına dağılalı epey zaman olmuştu. bu yüzden şimdi zamanı olduğunu düşündü han jisung, yavaş ve temkinli adımlarla bunca katı inmek her seferinde zor olsa da bir kez daha başarılı oldu. çıktığı kapının ardından, tek amacı kedi seven genç ve güzel çocuğu görmek olarak ormanın olduğu tarafa gitti ve en ufak bir çıtırdama bile çıkarmamaya çalışarak yavaş yavaş adımlarını attı. yine de hiç gelmemiş olma ihtimali ya da çoktan gitmiş olma ihtimali onu sebepsizce korkutmuştu. her gün bakabildiği güzel yüzü niye bir de gece yarısı görmek istediğini bilemedi. belki de o yüzün ancak ay ışığının altında oturup kedilerle oynarken parlaması ve gerçekten mutlu olması yüzündendi.

sonunda yaklaşan sesleri işittiğinde ileriye doğru birkaç adım daha attı ve bir ağacın altında sessizce oturarak onu izlemeye başladı. büyük elleri arasında sıkıca kavradığı gri kediyi kucağına yerleştiediğinde, bu kucağın ne kadar sıcak olabileceğini düşündü. kedinin sık tüylerini narince okşadığında bu ellerin ne kadar rahat olabileceğini düşündü. kediyi kaldırıp kendi ışık saçan gözlerinin hizasına getirdiğinde, bu gözleri böyle etrafını aydınlstırken bu kadar yakından görmenin ona ne hoş hissettireceğini düşündü sonra. ve bir de tüm bunları yalnızca küçük bir kedinin görebiliyor, hissedebiliyor olması yüzünden kıskanç hissetti.

artan kalp atışlarının baskı yaptığı göğüs kafesi yüzünden rahatsız hissettiği için yerinde kıpırdandı. yine de kendisinin bile zor duyduğu sesleri kedi işittiğinde onun oturduğu yere dönüp miyavlamaya başladı ve bu ona üç buçuk attırdı. tabii cinler, kurt adamlar, at adamlar, periler ve deniz kızlarıyla aynı ortamı paylaştıklarını bilen minho da bu duruma pek sakin kalmamıştı. kediyi yine sakince okşadığında, kedi boşluğa (aslında jisunga) bakmayı bıraktı ve yuva gibi hissettiren bu sıcak kucakta uyuyakaldı.

"aslında bugün gerçekten güzel bir gündü dori, sana anlatmak isterdim, niye erkenden uyuyorsun ki?" bir kez daha kediyle sanki onu anlıyormuş ve tavsiyelerini bildirebilecekmiş gibi konuştuğunda jisung kaçıncı defa olduğunu bilmeyerek 32 diş gülümsedi.

Bu görüntüyü aklından silmenin bir yolu olmadığı için günlerce gülümsemesini sağlayacağını biliyordu.

"sanırım yeni arkadaşlar ediniyorum yani artık yalnız değilsin" kedi hala kendisini sevmesinden rahatsız oluyormuş gibi tuhaf sesler çıkardığında minho ellerini geri çekti. "ama bence jisung ile iyi anlaşırsın dori, o da tıpkı senin gibi sevimli ve tıpkı senin gibi büyük ve parlak gözleriyle sürekli bana bakıyor" kediye zarar vermemeye çalışarak kucağından kaldırdı ve çimlere bıraktı "yine de bundan rahatsız olmuyorum ya da onunla arkadaş olmaktan çekinmiyorum. belki de artık duygularımı ve kişiliğimi herkese gösterebilmek istediğimdendir. sence bunu yapabilir miyim dori?"

jisung orada, kimseyle doğru düzgün konuşmadığı için kucağında uyuttuğu bir kediye içini döken minhoya içten içe üzüldü ve ona içten içe bağlandı. kalbi hala bu güzel ve masum görüntünğn etkisiyle göğüs kafesinin kuvvetini sınıyor ve vücudu kışın ortasında nereden geldiğini bilmediği bir ateşle yanıyordu. yüzündeki gülüşü silemiyor ve işin en zoru olan yakalanmadan bu şekilde izlemeye devam edebilecek miyim sorusuna cevap arıyordu.

ama bir karar verdi, bu görüntüyü görmek, hatta o kedinin yerinde olabilmek için bile birçok şeyi riske atabilirdi.

"iyi uykular dori"

cat|minsung✓Where stories live. Discover now