¹⁷

2K 269 74
                                    

"bay snape sizinle konuşmam gereken bir şey var"

gördüğünüz hwang hyunjin, şimdi zindanlara inen merdivenlerde hızlıca ilerliyor bir yandan gergin bir şekilde bu sinirli iksir profesörleri ve bina başkanlarıyla konuşmaya çalışıyordu. üstelik aldığı tek cevabın "ders veya quidditch ile ilgili değilse söyleme" olması da onu durdurmuyordu.

"üzgünüm profesör ama şu hastane kanadında söylediğiniz şeyde ciddi misiniz diye soracaktım" adımları hala ilerleyen ve ona bir cevap vermeye tenezzül bile etmemesi onu sinirlendirmişti.

onun hala kendisini takip ettiğini gören profesörleri ise bıkkınlıkla derin bir nefes verdiğinde arkasından gelen hyunjin gözlerini devirmiş ve kafasında hızlıca kurduğu planı bu sinirli bina başkanlarına bildirmişti. işin ucunda hwang hyunjin, ne kadar son zamanlarda kendinde olmasa da, iyi yetişmiş bir slytherindi ve kafasına koyduğunu yapmakta üstüne yoktu.

"kim seungminin birinci gelmemesi için bunu yapıyorsanız diye söylemek istedim. epey saçma bir neden olmasının yanı sıra eğer siz yaparsanız, profesör mcgonnagal da kısasa kısas diyerek benden puan kırar. slytherin altıncı dönem öğrencileri arasından en yüksek puana kimin sahip olduğunu da biliyorsunuzdur. yani bu elimize hiçbir şey geçirmeyecek"

hyunjin kafasında kurduğu bütün cümleleri hızlı bir şekilde iksir sınıfının önünde bekleyen profesörlerine söylediğinde sadece "çok konuşuyorsun" cevabını almıştı. ne tepki vereceğini bilemezken "elbette dalga geçiyordum hwang hyunjin. ancak onu bu kadar önemsemen beni şaşırtıyor. bence kendine gelmen gerek"

bay snape, kimseye göstermediği yumuşak tarafıyla konuştuğunda hyunjin ilk önce şaşırmış sonrasında ise içine su serpilmişti. şayet dediği gerçek olsa, seungminin bir daha onunla konuşmayacağını biliyordu. doğrusu şu anda da pek fazla konuştuğu söylenemezdi ancak gün geçtikçe belli bir ilerleme kat ediyorlardı.

belli belirsiz bir gülümsemeyle iksir sınıfına giren bay snapein arkasından bakakaldığında kendi kendine "vay be" demişti "demek ki her slytherin gibi bay snapein bile göstermediği yumuşak bir tarafı var" diye düşündükten sonra da hızla yemekhaneye yönelmişti. zaten öğle yemeğine de gitmemişti ve akşam yemeğine de sadece uğrayıp atıştırdıktan sonra yemeklerden bir paket yapıp hastane kanadına götürmeyi düşünüyordu.

hwang hyunjin, 17, aşık bir slytherin. her istediğini elde edebildiği gibi kim seungmini de kazanacaktı ve bunda epey kararlıydı.

yemeklerin çoktan tüm masalarda sıra sıra yerleştirildiği büyük salona ulaştığında çoktan aynı masaya oturmuş arkadaşlarını da görmesiyle gülümsemiş ve hızlıca yanlarına oturup yemek yemeye başladığında çıt çıkmayan ve böylece aşırı gerici bir ortam oluşturmasını neden olan masadaki arkadaşlarını inceledi.

lee minho, kafası karışık bir slytherin, muhtemelen 5. bardak balkabağı suyunu içerken, bir yandan çaktırmadan jisungu kontrol ediyor ve göz göze geldiğinde hızlıca kafasını tabağına geri çeviriyordu. kafası epey karışıktı ve jisungun ne yapmaya çalıştığına anlam veremiyordu. ilk olarak ona yakınlaşmış sonra bunu bir anda silip atmış gibi yeniden arkadaşça davranmaya başlamıştı o. davranışlarının ne zamana kadar böyle devam edeceğini bilmiyordu. üstelik cesur bir gryffindorun böyle bir durumda ilk adımı atacak olmasına rağmen onun böyle davranması, belki de beni istemiyordur, diye düşünmesine neden olmuştu. yine de ona ve yapacağı her şeye güveniyor, geri çekildiği durumda peşinden gitmekten korkmuyordu.

han jisung, belki de lee?, gergin bir gryffindor. bir sonraki adımını da o adıma minhonun vereceği tepkiyi de kestirememesi onda kaçma isteği uyandırıyordu. godric gryffindor kendi binasında böyle korkak birisini görse muhtemelen suratına tükürüp hogwartstan kovardı. neyse ki öleli yıllar oluyordu. yine de kendine çeki düzen vermesi ve ne yapacaksa artık yapmasını, tüm bu sıkıntıları sonuca kavuşturması gerektiğini biliyordu. tek sorun bunu nasıl yapacağını bilmemesiydi.

cat|minsung✓Where stories live. Discover now