2.7K 383 83
                                    

"gerçekten iyi hissediyorum. Ancak emin değilim, belki yarınki derslere girmemek için tam tersi gibi davranabilirim"

jisung, akşam yemeğini yemek için büyük salona ilerlerken yanındaki minho ile konuşuyor olmasının tuhaf olduğunu düşündü. birkaç gün önceki jisunga onunla birlikte güleceğini, konuşacağını veya sadece yan yana bulunacağını söyleseler muhtemelen kendine aşk iksiri yapıldığı için böyle olduğunu iddia eder ve kesinlikle kendi duyguları olduğuna inanmazdı. birkaç gün içinde fikirlerinin ve amaçlarının nasıl bu kadar değiştiğine kendisi anlam veremiyor olsa da onu güldürebiliyor olmasının haklı gururunu yaşıyordu.

büyük salonun devasa kapılarından içeri girdikleri anda kendisine yönelen bakışları ve başlayan fısıldaşmaları da umursamamıştı. sadece anın tadını çıkartmak istiyordu, minhonun aynısını düşünüp düşünmediğinden de emin değildi. yine de içeri girdikleri anda gülüşünün silinmesi ve bakışlarının donuklaşması yüzünden anlamamak çok da zor olmuyordu. o her zaman, insanlara gülüşünü, sevgi dolu kalbini, heyecanını göstermekten -sebepsizce- korkuyordu ve bu durum hala jisung için nasıl yardımcı olabileceğini bilmediği bir sorundu.

oturup yemekleri yedikleri birkaç dakika ardından arkadaşları da yanlarına kuruluşlardı. şimdi hepsi birlikte gittikleri seçmeli derslerle ilgili tartışıyorlardı ve minhoyu da muhabbete ortak etme çabaları boşunaydı.

"hogsmade için çok heyecanlıyım. eskiden hep minho ile giderdim ve gerçekten çok sıkıcı olurdu, en azından şimdi felix var"

felix gülümseyerek yemeğini yemeye devam ettiğinde ortamdaki gerici sessizlik ve minhonun gönderdiği öldürücü bakışlar herkesin sesini çıkaramadığı bir sorun haline geliyordu.

"çok da umrumdaydın ya changbin. ben de tek başıma giderim"

minhonun gerçekten umurunda değildi, şu anda tek yaptığı da jisungdan gelecek cevabı yoklamaktı ve tahmin ettiği gibi bu söylediklerine bir cevabı olan jisunga şaşırmayarak bir bardak daha balkabağı suyu aldı (aralarında bu tuhaf içecekten nefret etmeyen tek kişiydi)

"bu sefer benimle olursun, ağlama"

dalga geçercesine söylediği bu cümleye karşı hafifçe sırıttı, yine de bu küçük tebessümün bile jisungu mutlu ettiğinden haberi yoktu. eğer olsaydı, bırakın tebessümü durduk yere kahkahalarla gülmeye başlardı ve herkesin delirdiğini düşünmesi de insanların ne söylediğini epey fazla önemseyen minho için pek iyi olmazdı.

"pekala, beni tek bıraktığınız için teşekkürler arkadaşlar, sanırım buraya kadarmış" seungmin sahte gözyaşlarını silerek konuştuğunda diğerleri bu görüntüye üzülmek yerine gülerek karşılık verdi. seungmin özellikle trip atmaya çalıştığı zamanlarda çok komik oluyordu.

"seni de küçük bir köpek olarak yanımızda taşırız seungmin, üzülme"

felix sözlerin ağzından çıkar çıkmaz pot kırdığını hissettiren sıkıntısıyla kafasını arkadaşlarına çevirdi ve gergin bakışlarla tepkilerini kontrol etti. changbinin "yavru köpek derken?" diye karşılık verdiğini işitirken bir cevap aradı.

"aramızda bir espri, kendisini yavru köpeğe benzetiyoruz yani lakap sadece"

seungmin, kendi yaptığı hatayı saniyeler içinde düzelten felixin pratik zekasını onaylayarak güldüğünde diğerleri de kafasını salladı ve anladığını belirtti. jisung masanın bir köşesinde her yerinden soğuk terler akıtıyordu ve minho kesinlikle bunu fark etmişti.

"pek iyi gözükmüyorsun jisung" yemeğini yemeyi bırakan minho elimdeki üçüncü bardak balkabağı suyunu yudumlayarak arkasına yaslandığında jisungdan "evet, sanırım şu böcek olayını atlatamadım" cevabını alınca rahatladı. "istersen hastane kanadında bir de gece bekçiliği yapabilirim ve yarın hiçbir derse girmeyiz"

minho sinsi fikirlerini bildirdiğinde jisunga bakmış ve ne dersin dercesine göz kırpmıştı. bu görüntünün jisungun kalp ritmini bozduğunu ve nefesini kestiğini henüz bilmiyordu.

"gerek yok minho, yine de tüm gün boyunca düşündüğün için sağ ol"

"tüm gün boyunca filan düşünmedim jisung, çıkarlarıma uyduğu için bekledim sadece"

jisung bunun doğru olmamasını ümit etti. nitekim changbinin buna yanıt olarak söyledikleri de doğru olmadığını açık eden ve içine su serpen bir cümle olmuştu.

"yalan söyleme, ilk kez panik olduğunu gördüm" diyordu changbin bu cümlenin ikisi arasında bir çatışmaya yol açacağını bilmenin zevkiyle, sonrası arkasına yaslanıp bu ikilinin bitmek bilmeyen bakışmasını izlemesinden ibaretti.

"slytherinin duygusuz prensinin benim için bu kadar endişelenmesini beklemezdim, hoşuma gitmedi de diyemem"

minho gergin bakışlarını jisung hariç her yerde dolaştırıyor, onun söylediklerini duymamış gibi yapıyor ve verecek bir cevabı olmadığı için kendisinden nefret ediyordu.

jisung yemeğini bitirip kalktığında başka hiçbir şey söylemeden arkadaşlarıyla birlikte gryffindor ortak salonuna ilerlemişti.

"bu zamana kadar hiç güldüğünü görmediğim Minhonun sana güldüğüne inanamıyorum"

Jisung da kesinlikle aynı fikirdeydi.

"bence bu sana yanık jisung, demedi deme"

jisung kesinlikle aynı fikirde değildi. yine de bu sözlerden cesaret almamış da değildi. öyle ki ortak salonda şöminenin önündeki bordo koltukta otururken düşüncelere dalıp gitti ve bir plan yapmaya çalıştı. gece olana kadar burada oturup onu düşünmesinin ve plan yapmasının ardından, gece dışarı çıkmak için hazırlanmadan önce arkadaşlarını uyardı.

"eğer gecenin bir körü, kapıda bağırıp duran bir kedi görürseniz içeri alın"

cat|minsung✓Where stories live. Discover now