BÖLÜM 4

14.6K 627 55
                                    

İyi okumalar❣️


Oysaki ruhum çoktan mezarlıktı...

Karşımdaki kırmızı gözlü devin attığı sert adımlar sanki beynimin içinde yankılanıyordu. Yere düşen bedenimi tekrardan ayağa kaldırmaya çalışsam da bir türlü o gücü kendimde bulamıyordum.

Güçsüzdüm... Derin bir nefes alıp tekrardan ellerimi betona dayayıp kalkmaya çalıştım ama yine bacaklarım işlevini kaybetmişti. Yaşlar benden izinsiz siyah asfaltı ıslatmaya başlamıştı.

Yanımda bir el gördüğümde kime ait olduğunu biliyordum. Başımı kaldırdığımda o siyah demirli maskesi yüzünde o kırmızı gözlerle bana bakıyordu. Bu adam yıkılmazdı, o an o gözlerden rahat bir şekilde anlamıştım. Hala elini çekmemişti.

Başımı indirip diğer tarafa çevirdim. Eğer ona dokunursam krizimi tetikleyecekti. Bir anda ayaklarım yerden kesildiğinde dudaklarımdan bir tiz çığlık çıkmıştı. Hasta adam beni sırtına almıştı.

"İndir beni hemen!"

Şu an tüm vücudum onun vücuduyla temas halindeydi. Ne kadar bağırmama rağmen beni arabasının koltuğuna oturtturup gözlerimin içine bakıp zehir gibi bir sesle.

"Sakın bir yere kıpırdama!" Demişti.

Uzun zaman geçmesine rağmen o davudi sesi tekrardan kulaklarıma dolduğunda kalbim hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı.

Onun sesini duyduğumda bile o korktuğum karanlık kuyulara atılıyor gibi hissediyordum. Dediğini yapıp yerimden kıpırdamadan onu beklediğimde o da sürücü koltuğuna geçmişti. Kapıyı kapattığında kan kırmızısı gözlerini bana tekrardan dikmişti. Gözleri sonra aşağılara indiğinde çatık kaşları iyice çatılmıştı. Benim de gözlerim onun baktığı yere indiğinde kan beynime sıçramıştı.

Eteğim resmen çamaşırımın gözükeceği yere kadar yukarıya çıkmıştı. Panikle eteğimi aşağıya doğru çektiğimde tekrardan göz göze gelmiştik, kaşları hâlâ aynı çatıklıktaydı.

"Bu eteği neden giyindin?"

Gözlerime o kadar derin bakıyordu ki uyguladığı hem psikolojik hem de fiziksel baskı en üst seviyedeydi. Cevap vermeme gibi bir seçenek bırakmıyordu adama.

"İ-iş kıy..."

"Anlamadım."

Boğazımdaki kuruluk ağır bassa da ona istediği cevabı vermek için tekrardan konuştum.

"İş kıyafetim."

Gözlerime baktıktan sonra sert bir biçimde direksiyona vurduğunda yerimden aynı zamanda sıçramıştım. Ağzının içinde bir şeyler homurdandıktan sonra tekrardan bedeni bana doğru döndüğünde kaçabilecek hiçbir yerim olmadığını fark ettim. Sırtım korkudan cama dayanmış derin derin nefesler bırakıyordum. Bu adam tanrının cehenneminde kaçan şeytanıydı. Bu gözler ve bakışlar normal bir insanda olmazdı.

Gözlerim kararmaya başlamış bu kırmızı gözlü devi bile küçücük görmeye başlamıştım ve bir anda her yer karanlık olmuştu.

Karanlık neydi, benim hayatımın neresindeydi? Peki karanlıklarla kaplı hayatımda bir ışık var mıydı? Umutsuzdum, aslında yaşamaya ve nefes almaya umutsuzdum. Ailem dediğim insanlar bana hayatım boyunca atlatamayacağım bir travma yaşatmış ve beni bununla baş başa mücadele etmeyi mecbur bırakmışlardı.

Peki ya ablam bu karanlıkta tek ışık olarak onu görüp ona sığınmıştım. O ise beni o karanlık sokaklardaki lambalarımı söndürüp beni yalnız kimsesiz bırakmıştı. Nasıl ona eskisi gibi bakacaktım? O benim içimde kalan temiz tarafken bedenini bir kâğıt parçası için satmasını kaldıramazdım.

KİMLİKSİZLER ŞEHRİ +18 (KİTAP OLDU )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin