X

155 20 24
                                    

Kuş sesleri sabahın sessizliğini bozarken bacak bacak üstüne atmış olan ben bu soğuk havada sütlü çayımı usulca yudumladım.

Ve sağ kolum hâlâ sargıda olduğundan dolayı uzun süredir Cliff'ten yardım alarak çoğu işimi halledebiliyordum... Onu çok yorduğumu düşündüğüm için de bu duruma biraz üzülüyordum.

Doktor ise kolumun bir hafta kadar daha alçıda kalması gerektiğini söylemişti.

Derin bir nefes aldım.

Cliff, evde derslerine ve tezine odaklanarak elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu.

Ona neredeyse hiç yardımcı olamıyordum.

Yine de bu tüm olanlara rağmen o hiç yakınmıyordu.

Bu hali beni bir nebze sevindiriyordu, düşünceli bir insan ile evimi paylaştığım için mutlu hissediyordum.

Aramızdaki temizlik sorununu ise tamamen çözmüş sayılırdık, birbirimize direkt karşı çıkmak yerine ilk önce fikirlerimizi dinliyor ona göre hareket ediyorduk. Arada bir eşyalarımın yerini değiştiriyor olması artık gözüme pek de batmıyordu.

Biri ile geçinebiliyor olmam bana iyi hissettiriyordu, Robert'tan sonra anlaşabildiğim birinin varlığı benim için biraz şaşırtıcı olmuştu.

Çayımdan bir yudum daha alırken biraz ileride şık, bej renginde ve bakımı yapılmış, hoş bir araba durmuştu.

Olan biteni izlemeye devam ederken, bir adam şoför koltuğundan inip arka kapıyı açmıştı.

İçerisinden inen kadın adeta bir kraliyet ailesine mensupmuş gibi duruyordu. Biraz da burnu havada.

Hemen vardığım bu ön yargıya karşılık kendi kendime güldüm, insan oluşumdan kopamıyordum.

Pürüzsüz ve bakımlı teni havayı asla ısıtmayan güneşte parlıyor, venedik kırmızısı rengindeki dudakları olduğum yerden dahi kendini belli ediyordu.

Gözlüğümü düzelterek önüme konulan gazete için garsona teşekkür ettim, yanımdan ayrıldığında gazeteyi elime alıp karıştırmaya ve yazıları incelemeye başladım.

Köşe yazıları ve birkaç şiire göz atıp, cebimden bir sigara çıkardım. Yanımda her zaman bulundurduğum kibritimi yakarak sigaranın ucuna tuttum.

Daha sonra ise bir boğaz temizleme sesi duymuştum.

Kafamı kaldırdığımda gelen kişilerin o kadın ve şoförü olduğunu fark ettim.

Ağzımda sigara ile sessizce bir süre ikisiyle de bakıştık, onlar geldi diye ayağa kalkma gibi bir niyetim pek yoktu.

"Merhaba Bay Ronald Anthony. Tanıştırayım, Madam Léa Brigette Moreau."

Adamın yanındaki kadın beni süzerken gerildiğimi hissettim, bana bende aradığı bir şey varmış fakat bunu karşılamıyormuşum gibi bakıyordu.

"Merhaba, lütfen ayakta beklemeyin." Diyerek elimle önümde duran sandalyeleri gösterdim.

Adam yavaşça birini çekti ve kadının oturması için bekledi ardından da kendisine bir sandalye alarak masama oturdular.

"Merhaba, Bay Ronald." Dedi, kadın bariz fransız aksanıyla.

Sigaramı söndürerek kül tablasının içerisine bıraktım. Bir kadının karşısında sigara içerek konuşmak sanırım kabalık olurdu. En azından bu kadarını yapmalıydım.

"Merhaba Bayan Léa." Dediğimde duruşunu biraz daha düzeltmişti.

"En sonunda sizinle tanışmak beni mutlu etti," Dedi ve gülümsedi.

Tam olarak gözlerimin içine bakıyordu. Kendine duyduğu özgüveni hissedebiliyordum, istediği bir şey vardı ve elde de edecekti.

"Açıkçası ben lafı dolandırmayı sevmem, eseriniz için buradayım." Çantasından sigara tutacağını çıkarttı ve sigarasını yaktıktan sonra içmeye başladı.

"Eserim için buradasınız?" Dedim sorarcasına, başını salladı. "On Altı'yı tiyatroya taşımak istiyorum, bunun için ise sizin onayınız gerekiyordu."

Gözlerimi çayıma indirdim.

On Altı, hayatımın bir kesitiydi. Bizzat Robert ile yaşamış olduğum anılarımdan oluşuyordu. Ve ben anılarımı tekrar bir sahnede görebilecek kadar cesaretli ayrıca hazır mıydım?

Bilemiyorum.

"Neden benim kitabım?" Diye sordum.

Tek kaşını kaldırdı, sigara külünü tablaya dökerek devam etti.

"Çünkü size ve kitabınıza aşık olan bir kadınım." Dedi.

Gözlerimi kısarak Bayan Léa'ya baktım, yanıtlarının bu kadar net oluşundan mı yoksa benim kendimi çok silik hissetmemden mi bilemiyorum ama rahatsız olmuştum.

"Neden?" Diye sordum, dudakları yukarı doğru kıvrıldı.

"Her ikinizin de gerçek olduğunu hissetti, Bay Ronald ve bunu bir o kadar sevdiğim tiyatro ile buluşturmak istedim." Dedi.

Cevapları o kadar hazırdı ki, bir an konuşmaya çalışıp gelmiş olabileceği seçeneğini bile düşünmüştüm.

Çayımı alıp içmeye başladım, öylece beni izliyorlardı. Gözlerimi kapattım, Robert ne isterdi diye düşünüyordum.

"Bana zaman tanıyabilir misiniz?" Diye sordum çayımı indirip, kadın yanındaki adama baktı bir süre aralarında Fransızca konuştular.

"3 günlük bir süre sizin için yeterli olur mu?" Dedi, kadın.

Başımı onu onaylarcasına salladım. "Yetecektir." Diye de cevapladım.

Kadının dudağı yukarı doğru kıvrılırken yüzümü dikkatlice inceledi.

"Hep sizin nasıl göründüğünüzü merak etmişimdir,"

Sigarasını içti ve kalanını tablaya döktü.

"Ve tatmin olduğumu da söylemeliyim." Dedi.

1928 BxBWhere stories live. Discover now