11. Bölüm

44 15 9
                                    


24 Mayıs, 2007, Narva/Estonya.

Tekrar merhaba, günlük. Sana yazarken biraz olsun hastane duvarına bakmaktan kurtulurum diye düşündüm.

Duvarla bakıştığımızı düşünüyorum bazen. Sanırım kafayı yiyorum. O uyanmıyor günlük, ve benim onun için yapabilecek hiçbir şeyim yok. Bu beni deli ediyor.

Ben ölürsem, günlük, cehennemi boylayacağım. Kardeşim ise cennete gidecek. Ölüm kavuşmak olmayacak bizim için. Hiç olmazsa bir işe yarayayım, değil mi?

Her neyse, sana hatıraları anlatacağımı yazmıştım. Kötü de denemez, iyi de denemez. Öyle bir anı yazacağım bu sefer sana.

Bir başka kuzenim daha vardı günlük, ağabeyiyle oynardı ve bize çok uğramazdı. Ağabeyi de daha çok kendi halinde takılırdı. Ağabeyi okuldan gelince ona bir poşet dolusu meyveli yoğurt, çikolata falan alırdı. O da bunları yemekten çok zevk alırdı.

Ama bir gün, ben okuldan geldiğimde elimin boş olduğunu gördü. Benim kardeşime bir şey almadığımı gördü. Ve şaşırdı, doğal olarak. Belki de acıdı, bilemiyorum.

Ertesi günlerde kardeşimin meyveli yoğurt yediğini gördüm günlük, o vermişti. İkisi iyi arkadaş olmuşlardı ve gerçekten iyi anlaşıyorlardı. Ara sıra paramı biriktirdiğimde bende onlara bir şeyler alırdım, para ikisinin mutluluğuna değerdi.

Ama annesi onların arkadaş olduğunu görünce hepimizi fırçaladı. Oğluna bir daha meyveli yoğurtlarını kimseyle paylaşmamasını ve bizimle arkadaş olmamasını tembihledi. Sovyetler'de hüküm süren açlık ve sefaletten bahsetti.

Yine de günlük, yine de o çocuk bizi sevdi. Annesine yoğurtları bitiremediği ve tarihi geçtiği için çöpe atacağını söyleyip günün sonunda yine kardeşimin yediğini görürdüm. Doğrusu o gerçekten iyi bir çocuktu.

İkili okula başladığında hâlâ arkadaştılar ve aynı sınıftaydılar. Ama bu da uzun sürmedi. Öğretmen iyi anlaştıklarını ve boylarının neredeyse eşit olduğunu görünce onları birlikte oturtmuştu. Annesi bunu görünce çok kızıp oğlunun sınıfının değiştirilmesini istedi.

Ama onlar hâlâ arkadaştılar, teneffüslerde beraberdiler. Ağabeyiyle iyi arkadaş olmuştum, fena çocuk değildi. Taşınmasalardı hâlâ ikisiyle de görüşüyor olabilirdik belki.

Acaba annesine iftira attığımı bilseydi ne düşünürdü?

Özür dilemek isterdim. Gerçekten.  Eğer yapabilseydim beni affetmesi için bana işkence etmesine bile izin verirdim.

Daha fazla anlatmaya gücüm yetmiyor. Tıpkı özür dilemeye gücüm yetmediği gibi.

Güçsüzlüğümü kaldıramıyorum.

Bugünlük bu kadar.

Meçhul Katilin Günlükleri ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin