19. Bölüm

31 11 14
                                    


31 Mayıs, 2007, Narva/Estonya

Merhaba.

Bir ay bitiyor, ha? Bugün mayıs ayının son günü.

Böğürtlen kışına* hiç rastlamadım, ama her mayıs ayı bittiğinde keşke rastlasaydım derim.

Böğürtlen kışı, ismi çok hoş değil mi? Böğürtlene bayılırım. Ama karpuzun yerini tutamaz.

Bir anı daha anlatacağım, ama bu seferki böğürtlen kışıyla alakalı.

Bir mayıs ayı daha bitmişti, ben yine üzgündüm böğürtlen kışı olmadı diye. Nadir olduğunu biliyordum, ama çok fazla duayla olacağını zannetmiştim.

O zamanlar yine 3 kuzendik, Melanie yani ben, Fred -biz ona Fredie derdik- ve Ristjan.

Beraber oynamamız yasak olsa da arada bir parkta buluşuyorduk.

Bir gün onların parkta olduğundan habersiz parka gitmiştim, salıncakta sallanıyordum. Havaya bakıp kar yağmasını diliyordum.

Birden, kafama beyaz şeylerin döküldüğünü hissetim. Hayır, kar değildi. Montalamada ve ya kırılgan eşyaları taşırken kullanılan köpüklerdendi. Fredie onları kafama atıyordu.

"Al sana kar! Mutlu musun artık?"

"Evet! Teşekkürler Fredie!"

"Birşey değil, ama fikir Ristjan'dan çıktı. Ben sadece köpükleri kafana döktüm."

"Sana da teşekkür ederim, Ristjan."

Bu konuşmanın ardından, bütün gün parkta köpüklerle sanki gerçek karmış gibi oynadık. Güzel bir gündü, günlük. O gün böğürtlen kışını gerçekten yaşamışçasına sevinmiştim.

Fred ve Ristjan, zarar vermek isteyeceğim en son kişiler arasında. Onları seviyorum, bunca yıl sonra bile. Zaten gerçek arkadaşlık da bunu gerektirir, değil mi?

Ölmeden önce onlara hediye vermek isterim.

Ve vereceğim. Gizlice de olsa.

Beğenmelerini umuyorum.

Görüşürüz, günlük.

*: Böğürtlen kışı, mevsimi olmadığı halde kar/dolu yağmasına denir.

Meçhul Katilin Günlükleri ✓Where stories live. Discover now