ADA

70 23 30
                                    

Beklenen bölüm geldi...

Multi medya Akdamar adası

Iyi okumalar

Elya aldığı abur cubur poşeti ile odasına geçti. Dışarıya çıkmasına rağmen saat 21.05 geçiyordu. Üstündeki feraceyi çıkarıp banyoda elini yüzünü yıkadı. Aldıklarının bir kısmını dolaba yerleştirip kalan kısmını da açtığı güzel bir film ile iştahla yedi. Üç saatlik film boyunca sürekli ağladı. Sürekli alıştığımız mutlu sonlu filimlerin tersine üzücü biten bir film olunca ister istemez tepe taklak oluyor insan. Başrolde oynayan oyuncu ölmez gözüyle bakılır hep velakin gel gör ki bu sefer yönetmen izleyiciyi şaşırtı.
Kulağından çıkardığı telefon ve kulaklıgı yatağının bir kenarına attı. Koluyla yüzünü ıslatan göz yaşlarını da silince yediklerinden arta kalan çöpleri topladı. Kısa sürede ortalığı toplayıp yatağına uzandı. Kafasında sürekli filmde izlediği sahneler dönüp dolaşıyor. Özelikle son sahne aklına her geldiğinde gözleri yaş ile doluyordu. Kısa bir süre sonra yorulan beyni yeni bir gün icin gözünü karanlığa kapatı.

:):):):)::):):):):):):)

Gözlerini yavaş bir şekilde araladı. Önce yastığının altına koyduğu telefonundan saatin sabahın dokuzu olduğunu görünce kafasını tekrar yastığına koyarak bir süre gözü açık bir şekilde düşüncelere daldı. Eski yerine bıraktığı telefonu eline alıp gelen mesajları baktı. Binlerce mesaj..

Kader'den gelen mesajları okuyup yanıtladıktan sonra Halime'den gelen mesajlara baktı.

"Baci cuma günü yurttayım. Ertesi gün Akdamar gezisi ayarlanmış seni de yazdırdım. Arkadaşlarına sor gelmek isteyen varsa yarın akşama kadar yazdıralım. Ne kadar kişi o kadar iyi."

Elya ' emrin olur ağam' yazıp gönderdi. Yazdığı mesaja gülümseyerek elindeki telefonu eski yerine bıraktı. Iki saat sonra hastane randevusu olduğu için hazırlanması gerekiyordu. Eline ne geçtiyse dolaptan çıkarıp üstüne geçirdi. Çantasını ve telefonu da alınca hızlı adımlarla binadan dışarıya çıktı. Ne olur ne olmaz diye kahvaltı etmedi. Tahlil için kan alırlarsa aç olması gerekiyordu. Yola çıkmak üzere olan servis aracına bindi. Boş olan koltuğa oturup kulakliğıni taktı. Hareket eden otobüsle birlikte kafasını cama çevirip kendi içinde müziğin ritmine uydu.

Kısa sürede geldiği binanın önünde servisten inince kulağından kulaklığını çıkardı. Kocaman bir bina. Ilk defa içine gireceği binada yönü nasıl bulacağı endişesi içinde yer edindi. Binadan içeriye girince önünde gördüğü tabela ile derin bir nefes aldı. Gitmesi gereken ikinci kata gitti. Gözlerini kapı üzerinde yazan doktor isimlerini gezdirerek gideceği odayı buldu. Dışardaki doktor sekreterinden almış olduğu randevu sırasına ait küçük bir kağıt alıp sıranın ona gelmesini bekledi. Elindeki telefonla bir süre oyalansa da canı sıkıldı. Bu sefer etrafina bakarak insanların hal ve hareketlerini inceledi.

Kimisi telefonuyla uğraşıyor, Kimisi gelip giden insanları gözden kaybolan kadar inceliyor, Kimisi de yanında oturan yabancı kişiyle kırk yılık arkadaşı gibi içini döküyordu.

"Elya Arıkan"
Kendi ismini duyunca yaslandığı duvardan uzaklaşıp odaya doğru yürüdü. Iki defa kapıyı çalıp içeriye girdi.

Karşısında buğday tenli, yapılı, siyah saçlı ve yakışıklı bir doktor gördü.

Elya gösterilen muayene yatağına oturup çantasını yanına bıraktı.

"Şikayetini nedir?"
"Uzun süredir boğazım şişkinlik var. Görenlerin çoğu kişi guatr olabileceğini düşündüler."

ARAFWhere stories live. Discover now