iyi çocuk

184 10 3
                                    

Aras'tan
"Hi everyone!!"dedim içeri girerek. Gönenç'in evindeydim. Nasıl girdim diye sorarsanız;anahtar. Bende de evinin anahtarı var. Biz çok iyi bir çiftiz. Gönenç'in odasına girdim. Uyuyordu.
"Lan niye hazırlanmadın?" Cevap vermedi. Yani cevap veremezdi mantıkken. Uyuyordu çünkü.
"Okula gitmeyi düşünmüyor musun?" Yanına gittim ve kollarından tutup hafifçe sarstım.
"Gönenç! Neden kalkmıyorsun?"
"Git başımdan Aras. Uyuyorum görmüyor musun?"
"Uyuduğunu ben de görebiliyorum. Neden uyuyorsun?"
"Okula gelmeyeceğim çünkü."
"Sebep?"
"İstemiyorum. Ayrıca takımında  gitmiyormuş zaten."
"Bir yerinden uydurma. Takım erkenden gitti bugün."
"Ufff! Ben gitmeyeceğim işte. Sen de geç kalma git hadi." Elimi alnına koydum.
"Hasta falan mısın?"
"Hayır, değilim. Hadi git."
"Peki, sen bilirsin. İyi uykular sevgilim."
"Defol git. Şerefsiz." Güldüm. Ama neden okula gelmiyordu ki? Hani neden? Bazen böyle yaptığı oluyordu ama hep haber veriyordu. Hocaya yalan atmam için. Şimdi bir yerine bile takmıyordu. Bu arada, aşağıdan neden Gönenç'i aramamışlardı? Resepsiyondan yani. Normalde her kim olursa olsun arıyorlardı. Ama aramadılar. Bu aralar gerçekten çok ilginç şeyler oluyordu. Arabaya binip evden uzaklaştım.
Gönenç'ten
Evet bugün okula gitmemiştim. Artık pek gitmeyi düşünmüyorum zaten. Nasıl olsa doktor söylemişti durumumu. Sorun olmayacaktı yani. Belki de üniversite sınavına bile giremeyecektim. Neden boş boşuna uğraşmayım ki? 4 ay kalmıştı şunun şurasında. Okula gidip zamanımı harcamak istemiyordum. Onun yerine annemin yanına gitmek istiyordum. Telefonumu aldım. Annemi aradım.
"Efendim oğlum?"
"Anne bugün müsait misin?"
"Neden?"
"Senin yanına gelmek istiyorum da. Hem beraber kahvaltı yapmış oluruz."
"Sen okula gitmedin mi?"
"Hayır."
"Neden?"
"İstemedim. Zaten koç da izin verdi. Biraz dinlenin dedi. Okuldan izinliyiz yani."
"Neden dinlenme gününü harcıyorsun? Zaten basketbolda yeterince yoruluyorsun?"
"Yorulmuyorum. Hem senin kahvaltını özledim ben. Sen müsait misin onu söyle?"
"Müsaitim müsaitim."
"Tamam o zaman. Ben giyiniyorum. Evde eksik bir şey varsa söylersin. Öptüm."dedim ve telefonu kapattım. Derin bir nefes verdim. Neden bu kadar sevimli bir evlat gibi konuştum? Öptüm by mı? Öggkk. Kusacağım şimdi. Gönenç ciddi misin? Yataktan kalkıp duşa girdim.

Annemin evine gelmiştim. Daha doğrusu eskiden yaşadığım eve. Derin bir nefes aldım ve zile bastım. Anahtarım vardı ama olsun. Annem açtı kapıyı.
"Hoşgeldin oğlum."dedi bana sarılarak.
"Hoşbuldum anne. Nasılsın?"dedim ben de sarılarak.
"İyiyim. Seni sormalı, şu an beni bayağı şaşırttın da."
"Neden?"
"Sen kahvaltıya gelmezdin. Yani benim tanıdığım Gönenç böyleydi. Değişmişsin sanırım?" Değişmek zorundayım anne.
"Bilmem. Farkında değilim." İçeri girdim. Ayakkabılarımı çıkarttım. Diğer zenginler gibi değiliz meram etmeyin. Montunu da annem aldı.
"Bir şey lazım değil di niye aldın?"
"Sen bunları seviyorsun ama."
"Sınırı kim sevmez oğlum?"
"Daha söylememiştim. Helal olsun sana anne." Annem güldü.
"Yani simiti seviyorum."
"Kokusundan anlayanı ilk defa görüyorum. Neyse, hadi içeri geçelim." Salona geçtik.
"Mutfakta da yemek yiyebilirdik."
"Olsun burası daha ferah." Salonu seviyordum. Güzel bir havası vardı. Simitleri aldım ve masaya koydum.
"Ben çayı getireyim."dedi annem.
"Ben getiririm."
"Otur Gönenç."dedi ve içeri gitti. Derin bir nefes verdim. İyi çocuk rolüne bürünmek çok ilginç. Zaten iyi bir çocuğum ama bu kadar da değilim yani. Ve bunu çok garipsedim.
"Okulun nasıl gidiyor?"
"Yorucu."
"Neden?"
"Hem basketbol hem de ders çok yorucu. Hangisine daha çok zaman ayırmalıyım bilemiyorum. Biraz yorucu bu yüzden."
"Hocana maçtan sonra biraz ara vermek istediğini söylersin."
"Bu ara okula gitmeyeceğim anne."
"Neden?"
"Dediğim gibi hem okuldan izinliyiz. Hem de bu günlerde biraz dinlenmek istiyorum."
"Bir şey mi oldu oğlum?"
"Hayır, olmadı. Ben sadece..biraz dinlenmek istiyorum. Bu günlerde basketbol olsun başka şeyler olsun çok yorucu oldu."
"Başka şeyler?"
"Yani sınavlar, dersler vs."
"Sınavlar daha başlamadı ki."
"Sen nereden biliyorsun?"
"Canan söyledi. Yağız'ı da bir dershaneye vermiş. Daha doğrusu hoca eve geliyor."
"Çocuk mu Allah aşkına? Çok abartıyorlar. Zaten Yağız başarılı."
"Okulun birincisi olsun istiyorlar."
"Zaten şu zamana kadar hep birinciydi."
"Canan, Duru denen bir kızın Yağız'la aynı kategoride olduğunu söyledi." Çay boğazıma kaçmıştı. Öksürmeye başladım.
"Du-Duru mu?"
"Evet. Neden bu kadar şaşırdın?"
"Duru o kadar başarılı mı?"
"Yani okul birincisiyle aynı kategoride olduğuna göre."
"Duru başarılı olduğu için Yağız'ı mı bu kadar çalıştırıyorlar?"
"Evet."
"Yani o babadan ve anneden başka ne beklenir ki? Birinci veya ikinci ne fark eder?"
"Erhan okul müdürü, çocuğuyla övünmesi lazım."
"O adamı hiç sevmiyorum."
"Kim seviyor ki? Okulunuzdaki velilerde çok iki yüzlü olduğunu söylüyor."
"İkinci adıdır kendisinin."dedim. Annemin yaptığı krepten aldım.
"Gönenç?"
"Hı?"
"Kız arkadaşın var mı?" Yine boğazıma kaçmıştı.
"Anne!"
"Ne var merak ediyorum sadece."
"Konunun bayağı dışına çıktın."
"Hadi söyle sen."
"Yok."
"Yani en son o kızdı? Sana gerçekten inanamıyorum. Sevdiğin biri yok mu yani?"
"Kız arkadaşım yok anne, sevdiğim değil."
"Yani sevdiğin biri var?" İlk başta cevap vermedim fakat daha sonra suratıma usanmadan bakınca kafamı salladım.
"Ciddi misin Gönenç?" Çok sevindim. Kim peki?"
"Kim olduğunu biliyorsun zaten."dedim.
"Kim? Yoksa..yine o kız mı?"
"Hayır anne."
"Kim o zaman?"
"Duru."dedim.
"Duru mu? Az önce bahsettiğim Duru mu?" Kafamı salladım. Annem gülümsedi.
"Canan kızın fotoğrafını göstermişti. Güzel bir kız."
"Canan teyze nereden bulmuş?"
"O bulur. Bilmiyor musun sanki." Güldüm. Haklıydı.
"Kızla konuşuyor musun?"
"Arkadaş anlamında evet."
"Arkadaş anlamında mı?
"Duru beni arkadaş olarak görüyor anne."
"Bunu sen nereden biliyorsun?"
"Çünkü bu aralar ona onu sevdiğimi göstermeye çalıştığımda bir adım bile atmadı. Hatta anlamadı bile. Benimle dalga geçiyorsun diyor bana."
"Acaba artık arkadaş gibi davranmasan mı? Nasıl olsa Duru'yu seviyorsun. Arkadaş olarak davranırsan o da öyle anlar."
"Ayrıca ben birazcık üzdüm onu. Belki de çok."
"Ne oldu?"
"Ben ona hakaret ettim. Gerizekalı dedim."
"Ge-Gerizekalı mı? Senin bir kıza bunu diyeceğin hiç aklıma gelmezdi."
"Benim de. Ama bir anda oldu işte anne. Kendimi çok kötü hissettim. Gözleri doldu kızın."
"Offf Gönenç. Kızın gözünden iyice düştün."
"Anne bari sen üstüme gelme."
"Duru'yla konuşma şansım var mı peki?"
"Bilmem. Neden konuşacaksın?"
"Aslında pek konuşmak değil. Sadece biraz senden bahsederim. Seni överim." Gülümsedim.
"Hangi gün geleceksin ki?"
"Toplantı varmış lise sonlara.
"Sen nereden biliyorsun?"
"Canan dedi."
"Pardon bir an unuttum. Canan teyze tabii ki."dedim gülerek.
"Bu arada Yağız hâlâ gitmiyor mu basketbola?"
"Hayır. Yani ben görmüyorum."
"Anladım."
"Neyse başka şeylerden konuşalım. Bu arada çok güzel olmuş herşey ellerine sağlık."
"Afiyet olsun canım oğlum."

"Peki sen nasılsın anne? Eve gelir gelmez hep benim sorunlarla konuştuk. Amerika'da nasıl geçiyor hayatın?"
"İyi geçiyor. Biliyorsun artık orası benim evim. Yani buraya sadece tatillerimizde gelebiliyoruz. Oraya da alıştım. Arada sırada Canan'da geliyor zaten. Bu arada aranız hâlâ limoni mi?"
"Anne aramız yaklaşık 2 yıldır limoni. Hatta limoni daha az bunun için. Sen de biliyorsun. Ama bu aralar bir yıpranmış gördüm Yağız'ı. Galiba babası ve annesi basketboldan dolayı üstüne çok gidiyor. Zaten babasının varlığı bir baskı."
"Aah, ne biçim konuşuyorsun oğlum? Öyle mi denir? Babası tam bir canavar. Bence bu daha iyi." Güldüm. Bazen annemle fikirlerimiz aynı olabiliyordu. Ana oğul işte böyle olunmalıydı.

Özel Alança Lisesi (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now