Bölüm-17

128 5 1
                                    

Miranda'nın Ağzından__

Gözlerimi açtığım da gördüğüm ilk şey duvarda asılı duran büyük saat oldu. Saat tam 06:30 du. Kendiliğimden bu kadar erken kalkabildiğime şaşırmıştım doğrusu. Genelde çalar saat yardımıyla uyanırdım ki onu da iki yada üç defa erteliyordum. Bu günler de çok az uyku bile bana yetiyordu. Sanki günlerce uyumuşum gibi uykumu almış oluyordum.

Yataktan fırlayıp odamda ki küçük banyoya geçtim. Ilık ve rahatlatıcı bir duş aldıktan sonra kamp için hazırlanmaya başladım. Neler götüreceğimi tam olarak bende bilmiyordum. Çadırı zayn getirecekti. Sevgili olduğumuz için aynı çadırda kalmamız garip olmazdı herhalde.

Kamp'ta iki hafta sonu boyunca kalacaktık. Orta boy bir çanta alıp içine kıyafetlerimi tıkmaya başladım. Çanta ağzına kadar dolunca fermuarını zorla çekip çantayı yatağın üzerine bıraktım. Kot şortu bacaklarıma geçirdim. Siyah salaş bir tişört ve üzerine kırmızı ekose desenli gömleği giydim. Konvers lerimi de ayaklarıma geçirdikten sonra sırt çantamı takıp komodinin üzerinde ki telefonumu aldım. Merdivenlerden ikişer ikişer sekerek evin kapısını açıp kendimi dışarı attım.

Verenda da durup jack'in gelmesini bekledim. Kamp yerine okul otobüsü ile gidecektik. Jack ile birlikte justin ve zayn'i bekleyecektik. Okula hep beraber gitme fikri zayn'den çıkmıştı.

Zayn'in Ağzından__

Miranda'yı kırmamak için kamp işini kabullenmişitim. Onu mutsuz görmek bu dünyada görebiliceğim en boktan şeydi. Mutlu olduğu zamanlarda yüzünde oluşan gülümsemeyi hiç bir şeye  değişmezdim. Bu kamp onun için her ne kadar tehlikeli olsada çok istiyor diye kabul etmiştim. Sonuçta ben yanındayken kimse ona bir şey yapmaya cesaret edemezdi. Ben varken ona zarar gelmesine asla da izin vermezdim zaten.

Justin ile eskiden ormanda bir çok kez kamp yapmıştık aslında. Ama bizim kampımız av kampıydı. ÇAdır felan kurmazdık. Bir ağacın dalına kuş gibi tüner avımızı beklerdik. Genelde hayvanlardan avlanırdık. Saçma sapan insanların yaptığı gibi kamp ateşi yakıp şarkı söylemezdik. Aslında ölümsüz savaşçılar grubundaki btün çocukların sesi güzeldi. Hepimizin şarkı söylemeye yeteneği vardı. Ama kimse pek sölemezdi. Çünkü justin hariç ben ve diğerlerinin vampir olmadan önce sesleri pekte iyi değildi. Ama justin vampir olmadan önce de sesi güzelmiş. Hatta müzisyen olmak gibi hayallerinin olduğunu söylerdi hep. Ama müzisyenlik yerine vampir oldu. Tabi bu şarkı söyleme aşkını söndürmedi onda. Ne zaman  biz bize kalsak araya bir şarkı koyar bağıra bağıra söylerdi. Bazen sadece onu dinler bazen de eşlik ederdik. 

Dün kamp çadırı almak için alış veriş yapmıştım. Hayatım da geçirdiğim en berbat gündü. Asla yapmam dediğim şeyleri miranda için yapıyordum. Bazen kendim olmadığıma onun beni değiştirdiğine inanıyordum. Kocaman iki tane çadır aldım. Birin de miranda ile ben kalacaktık. Ne de olsa sevgiliydik. Diğerinde jack ve justin kalacaktı. Tabi henüz ikisinin de bundan haberleri yoktu. İkisi için çokta büyük bir sorun olacağını sanmıyordum zaten. Kamp için çadırları ve bir kaç parça eşyayı alacak büyüklükteki çantayı hazırladım ve koltuğa bıraktım. Kendimi de yanına bırakıp düşünmeye başladım.

"İsteksiz olduğunu bu kadar belli etme bari. Kız anlayıpta üzülmesin." Kafamı kaldırıp justin'in kendini yanıma bırakışını izledim.

"Ne diyorsun oğlum?"

 "Diyorum ki. Kamp için isteksiz olduğunu bu kadar belli etme. Duygularını saklayamıyor musun yoksa Malik?"

"Justin mal mal konuşup durma. İsteksiz değilim."

"Öyle mi? Bu suratının hali ne böyle. Bir kilometre öteden kamplardan nefret ediyorum diye haykırıyor resmen."

"Sadece endişeliyim tamam mı? Balo gecesin de mirandayı üzerinde bir notla baygın bulduğumuzu hatırlamıyorsun galiba. Düşmanlarımız bizi geri döndük sanıyor ve bizi takip ediyor. Attığımız her adımdan haberleri var. Kabul et justin. Bu sefer 0-2 geride başladık. Bizden bir değil iki adım öndeler. Not ta yazanları hatırlamıyor musun?"

IMMORTAL WARRIORSजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें