Bölüm-16

150 6 0
                                    

Kalbim, nabzım vücudumun her yerinde atıyordu. Nerde olduğuma dair hiç bir fikrim yoktu. Sığ bir ormanlık alana girmiştim. Buraya nasıl ve neden geldiğimi hatırlamıyordum. Kalbim korkuyla son hızda çarparken hızla düşünmeye başladım. En son neredeydim ben. Buraya nasıl geldim.

En son yatağımdamıydım.. Uyuyormuydum? Yoksa zaynin yanındamıydım? Lanet olsun buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyordum. Ormanın sığlık alanından hızla ilerleyip açıklık bir alana çıktım. Ormanın tam ortasında bir yerdi galiba. Çevresi ağçlarla dolu ortası bomboş yuvarlak toprak bir araziydi.

Araziye geldiğimde başımım deli gibi sağa sola çevirdim. Etrafta kimseler yoktu. Olduğum yere çöktüm ve ağlamaya başladım. Ben nasıl buraya gelmiştim. Burası neresiydi böyle. Göz yaşlarım bana itaat etmeden hızla yanaklarımdan süzülürken uzaktan gelen birtakım sesler duydum. Ağlamayı kesip kuluğımı gelen seslere kabarttım. Sesler kesilmişti. Bir an yanlış duyduğumu sandım ama sesler kendini tekrar belli etti.

Durup tekrar kendimi seslere yönelttim. Koşma sesleriydi. Ama insan değil kocaman bir hayvanın ayaklarının sesiydi. Nasıl bir hayvan koşarken böyle bir ses çıkarır dı? At olamazdı. Çünkü nal seslerine hiç benzemiyordu. Ne tür bir hayvan olduğunu düşünürken sesler git gide yaklaşıyordu. Kalbim artık dışarı fırlayacaktı.

Ayağa kalkıp etrafı ağaçlarla çevrili olan alanda kendi çapımda daire çizerek dönüp durdum. Ve işte o an gördüm onu. Kocaman simsiyan bir kurttu bu. Gözlerim korkuyla iri iri açılırken kendimi geri geri giderken buldum. Ben geriledikçe kurt bana yaklaştı. Sırtım bir şeye çarpana kadar geriledim. Sonra aniden durmak zorunda kaldım. Ber durunca üzerime üzerime gelen kurtta durdu. Neye çarptığıma bakmak için arkama döndüğüm de pekte küçük sayılmayacak bir çığlıkla hızla geriye attım kendimi. Arakamda olan kurt  yavaşça yaklaşıp burnunu karnıma sürttü. Korkuyla sürünerek geri geri gittim.

Ardından başka bir ses duydum. Bir insan sesi. "Korkma küçük. Zarar görmeyeceksin" diyordu. Sesin sahibini bulmak için hızla etrafımı taradım ama görünürde kimseler yoktu. Kendimi tutamayıp "Kimsin? Benden ne istiyorsun?" diye haykırdım.

"Sen seçilmiş kişisin ufaklık"

İşte anahtar sözcük "sen seçilmiş kişisin" buda nedemek şimdi. Ne için seçilmiş kişiydim ben?

İki kurdun arasından çıkıp hangi yöne gittiğime bakmadan koştum. Bir an sadece küçük bir saniye dönüp arkamı kontrol ettiğimde artık iki den fazla kurt olduğunu gördüm. Bir sürü vardı karşımda. Kurt sürüsü. Ama hiç birisi peşimden gelmek için hamle yapmadı. Geri geri gittim. Ayağım bir şeye takıldıktan sonra yere düştüm. Gözlerim ağır ağır kapanırken beynimde o ses yankılanıyordu. "Sen seçildin"  En son duyduğum şey ise uluma sesiydi. Kendimi uykunun kollarına bıraktıktan sonra kocaman karanlık bir boşluğun içine çekildim.

Gözlerimi açtığımda bu sefer tanıdık bir yerdeydim. Kendi odamda. Yatakta oturur pozisyona geçtikten sorda elimle başımı ovdum. Başımda müthiş bir ağrı vardı. Aklıma gördüğüm rüya geldi. Bedenim bilmediğim tuhaf bir hisle sarsıldı. Neredeyse bir haftadır bu tuha rüyayı görüyordum. Aklım soru işaretleriyle doluydu. Beynimde o küçük anlamsız cülenin ışıkları yanıp sönüyordu.

"Sen seçilmiş kişisin ufaklık"

Ne için seçilmiş olabilirdim ben. Tam bir haftadır her sabah uyandığımda kendime bu soruyu soruyordum. Ne için seçilmiştim. Bir şey için seçilecek kadar mükemmel birisi değildimki. Derslerim beni idare ediyordu ama asla mükemmel olduğunu söyleyemezdim. Yada başkalarından farklı yapabildiğim becerilerim yoktu. Nasıl oluyorda seçilmiş kişi olabiliyordum. Başlarda gördüğüm rüya saçma gelmişti ama aynı rüyayı defalarca görmekte neydi?

IMMORTAL WARRIORSDonde viven las historias. Descúbrelo ahora