<Gizli Diyara Yolculuk>

82 40 160
                                    

"Naber ufaklık"

"Siktir git Efkan"

Gözlerimi devirip önüme döndüm. Cebimden telefonumu çıkardım. Çünkü birazdan bu telefonlar toplanacaktı. Hazır mıydım buna? Elimde telefonumla bakışırken omuzumda bir kol hissettim. Başımı o yöne çevirdiğimde herkesin tahmin ettiği gibi Akın'dı. Kaşlarımı çatıp 'Ne iş?' der gibi baktım.

"Ne o telefonundan ayrılamıyorsun." dedi o efsane sırıtışıyla. Üff be adam sırıtırken bile mi yakışıklı olur.

"Tabi ki ayrılamayacağım her şeyim o benim" dudağımı büzüp telefonuma çevirdim gözlerimi. Ayh gözlerim doldu ayol ne oluyor bana?

"Merak etme telefonun aynı kalır güçlerimizi öğrenince de geri vereceklermiş. O kadar üzülmene gerek yok"

Kendimi topladım ve çantamdan telefonumu koyabileceğim bir şey çıkardım. Telefonumu kapatıp içine koydum. Üstüne de ismimi yazdım. Ne? Tabiki ilkokul çocuğu değilim. gerçi az silgi de kaybetmedik. Hayatta kaybetmeye o zaman başlarlarmış. Ama ben bunu asla kaybedemem. O yüzden her şeyi de yaparım. Karşıdan herkesin telefonunu toplayan görevli yaklaştığında farklı kutular olduğunu gördüm. Bizim olduğumuz yere geldiğinde herkes sırasıyla hiç tereddüt etmeden koymuşlardı kutuya. Sıra bana geldiğinde elimde ki telefonu televizyon filmlerindeki gibi ağır çekim olarak götürüyordum kutuya. Duygulanmamak elimde değildi. Ah Gumball'ın Darwin'i gidiyordu. Ulan Tom'un sevmese bile Jery'si gidiyordu. Ah tanrım! Allah'ım ne hallere düştük.

Bir anda bileğimden bir el tuttu. Kutuya götürüp elimdeki telefonu kutuya bıraktırdı zorla. Görevli bizden uzakaşıp diğer vagonda gözümden kaybolana kadar bakmıştım. Ardından önüme döndüğümde o elin Akın'a ait olduğunu fark ettim. Kaşlarımı çatıp ellerimi çiçek yaptım. Arkama yaslandım. Güya küsmüştüm ya.

"Noldu kız küstün mü?"

Bunu gülerek söylüyordu odun denilse odunların güceneceği eşkal yerine geçmeyen Akın.

Vaov o nasıl tanımdı Afra. Allah aşkına kısa tanımlar bul!

Sana soracak değilim içses muhittin.

Ben evet iç sesim ama erkek değilim. Düzgün lakap bulunuz lütfen.

Peki mesela Nebahat nasıl? Ne dersin buna.

Muhittin'den daha iyi şükür.

Sizi memnun edebildiysek ne mutlu.

Neyse ne sen çocuğa dön iki buçuk saniyedir bekletiyorsun.

Aman git be...

Tekrar Akın'a döndüğümde o sinir bozucu gülüşü ama bir o kadar da efso gülüşü ile benden cevap bekliyordu.

"Çocukmuyuz be! Ne küsmesi."

Ona cevap verip tekrar önüme döndüm. Sinir olamazdım. Ben sakin çıtı pıtı şeker bir kızım. Yani herhalde
öyleyimdir. Akın'da önüne kafasını sallayarak dönmüş Baha ile kaynatıyordu. Ee benim kaynatacak kimsem yok mu şimdi?

Açelya ve Ada aralarında konuşuyordu. Rüya da kendi halinde bir şeyler karalıyordu. Ayşıl kuzum uyuyordu. Tahmin edin nerede?

Ayh bende şok oldum. Baran'ın omuzunda uyuyordu. Baran'da cam kenarında olduğu için cama yaslamıştı başını. Benimde yapacak bir işim yoktu. Aklıma bir anda bu olağanüstü trenin tuvaletlerini gezmek geldi. Ne kadar boş bir fikir olsa da bulunduğum ortamın tuvaletlerini hep merak ederim. Az orayı burayı da kırmadık ya neyse.

Sessizce ayaklanıp telefonları toplayan görevlinin yanına gittim.

"Pardon acaba lavabo nerede?"

GİZLİ BİR DİYARWhere stories live. Discover now