< Kurtuluş Ve Kavuşma>

26 7 23
                                    

Medya: Oğuz Polat ( Efkan'ın grubundaki bir bad boyumuz diyelim. Of içimden bir ses neden orada diyor ama neyse biçızlarım belki değişik şeyler olabiluur)

 Hadi uçun ponçik biçızcıklarım bölüme uçuun:D

            İnsanların düşüncelerini bugüne kadar hiç önemsemedim. Hep kendim olmaya çalıştım. "Ben bunu yaptım pişman değilim" dedim bugüne kadar. Hiç "keşke" demek istemedim. Ama dedim. Keşke demek benim için bir nevi pişmanlık göstergesiydi. Bir kere dedim ve devamı geldikçe geldi. Dönüp baktığımda ne kadar da çok keşke demiştim. Eleştirilere açıktım. İyisine de kötüsüne de. Ama insan ilerideki psikolojisini bilemez değil mi? Şimdi eleştirinin her türüne korkarak yaklaşıyorum. İnsanların ön yargıları artık dayanılmaz olmaya başlamıştı çünkü. 

Ben deli değildim. Ne var sanki ufak bir atak ya da kriz geçirdiysem. Her insan kötü şeyler yaşardı. Benim de Akın'ın gitmek zorunda kalması travmamdı işte. Bu küçücük odada boğuluyorum. Her gün gelen adamlara söylüyorum camı açmalarını ama bunu yapmıyorlardı. Kaçmam ki ben. Uyuşturuyorlar beni nasıl yürüyebilirim.

Artık Akın'da gelmiyordu yanıma. Tam bir hafta oldu. İlk uyuşturulduğum zaman yanıma geldi. Görmedim onu ama hissettim. Saçlarımı okşadı. Her saç telime elinin değdiğini hissettim. Ve kulağıma fısıldadı ve şöyle dedi. "Özür dilerim miniğim. Buradan kurtulduğumda sana geleceğim. Seni bulacağım ve kurtaracağım beni bekle ve kolyeni çıkarma olur mu? Bende çıkarmayacağım. Hep yanına geleceğim böyle. Seni çok seviyorum." demişti. Ama bir daha gelmedi. Bu üstüme giydirdikleri iğrenç kıyafet bana geçmişimi hatırlatıyordu. Her gece anılarım yanıma oturuyorlar ve tekrar tekrar yaşatıyorlardı o günleri bana. Ama ben artık bunlardan kurtulmak istiyordum. Güçlerim vardı benim. Denedim hepsini. Tümünü teker teker denedim saatlerce. Hiç biri olmadı. Tabi bir tane daha vardı. Onu kullanmaya cesaret edemezdim. 

Güçlerimi buradan kurtulmak için kullanmıştım. Dünyaya gideceğim zaman bile denedim ama yapamadım. Her gün beni ziyarete gelen arkadaşlarım iki gündür gelmiyorlardı. Artık gerçekten camın pervazında yalnız küçük bir kız olarak kalakalmıştım.

 O alıkonan küçük kız çocuğu şu an buradaydı. On dokuz yaşındaydı belki evet ama o küçük kız çocuğu oluvermişti bir anda.

Kapının açılmasıyla kaçmaya başladım. "Afra hanım arkadaşlarınız geldi korkmayın." Odada koşturuyordum ki cümle ile olduğum yerde durdum. Adamlara dönüp beni götürmelerini bekledim. Ziyaretçi odasına getirildiğimde sandalyeye oturtuldum. Önümdeki masaya sol elim kelepçelenirken diğer elime dijital bileklik takıldı. Sanırım buradan kaçarsam konumumu gösterecekti. Beklemeye başladım. Artık ilk gün gibi garip gelmiyordu bana bunlar. Her defasında daha da kötü bakıyorlardı arkadaşlarım. Açelya ve Baha abim dünyaya gittiklerinden beri uğramıyorlardı yanıma. Ayşıl ve Baran sevgili gibi  olmuşlardı. Bende daha çözememiştim. Lakin Ayşıl artık baştaki gibi değildi Baran'a karşı. Rüya Emir ile hala anlaşamıyorlardı. Ada ve Poyraz şu anlık takılıyorlardı ama adını koymamışlardı. Onlara Her defasında Akın'ı sorduğumda susuyorlardı. Bu sefer susmalarını göz ardı edemezdim. İçimdeki öfke aklımı kaybetmeme yol açıyordu. Her şeyi unutuyordum. Neredeyse hatırlamayacak kadar hem de. 

"Afra!"

Kafamı masadan kaldırmadım. Onların kötü bakan gözleriyle karşılaşmak istemiyordum her zaman ki gibi. Onlar...kimdi? 

"Siz kimsiniz?" Kafamı kaldırıp onlara baktım. Bu sefer iki kişi daha gelmişti. Biri kızıl saçlı renkli gözlü kız diğeri esmer dağınık saçlı biriydi. Onlar arkadaşlarımdı.

GİZLİ BİR DİYARWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu