8

3.7K 295 463
                                    

"Eve gitmiyor muyduk?" Dedim şöföre talimat veren Vante'ye.

"Acil işim çıktı. Seni eve koyana kadar zaman kaybederdim. Bir toplantıya katılacağım. Sen de arabadan inmeyeceksin. Zaten adamlarım arabanın dışında etrafı gözlemleyecek. Kaçman senin alehine olur. Etraf tehlikeli adamlarla dolu olacak. Arabadan çıkarsan onlar tarafından ele geçirilirsin. Yani tekrar kaçırılmış olursun." Gözlerimi devirerek bıkkınlıkla ona baktım. Kaçmamam için her bir koşulu sağlıyordu.

"Tamam anladım. Arabadan çıkmayacağım."

"Bu söylediklerimi sakın hafife alma."

"Tamam dedim ya." Minibüsün durmasıyla kapısı açılmış Vante bana bir göz atarak minibüsten inmişti.

"Ona dikkat edin. Aksi bir şey olursa muhattabım sizler olursunuz." Adamlarını uyardıktan sonra villaya doğru ilerilemişti.

Kapının kapatılmasıyla kollarımı göğüsümde bağlayıp kaşlarımı çattım. Beni resmen mafyaların mekanına getirmişti. Etraf adam kaynıyor, sayılı kişiler villaya giriyordu. Şu an kaçmak gibi bir aptallık yaparsam burdan sağ çıkamam.

Bir sürü sıkıldıktan, oflamaktan ve Vante'ye saydırmaktan sonra olduğum yerde dikleşip sakinleşmek için bir meditasyon gerçekleştirdim. Ama bunu yapmam uzun sürmemişti. Kulağıma dolan ateş sesiyle ellerim kulaklarıma gitti. Acaba yine hangi kargaşanın ortasında kalmıştım? Dışarıdan içerisi görünmüyordu ama ben dışarıyı çok net görebiliyordum.

Herkes birbirine silah çekmişti. Ne olacak şimdi? Yutkunarak olduğum yere sindim. Eğer silahlardan kurşun çıkarsa delik deşik olabilirdim. Acaba pencereler kurşun geçirmez mi? Diyerek ellerimi pencerede gezdirdim.
Umarım kurşun geçirmezdir. Bari bunu düşünmüş olsunlar. Kulağıma dolan kurşun sesleriyle refleks olarak yere yattıp, başımı ellerimin arasına aldım. Bu durumun geçmesini bekledim.

İçimde oluşan korku duygusuna engel olamadım. Silahlı atışma arasında kalmak normal bir şey değildi. Bir süre sonra silah sesleri kesse bile başımı kaldıramadım.

"Jennie? Jennie?" Birisi galiba beni çağırıyordu. Şokta gibiydim. Vante beni dikleştirerek yüzümü elleri arasına alarak gözlerime baktı.

"Beni duyuyor musun?" Başımı aşağı yukarı sallayıp onu cevapladım.

"Güzel." Diye fısıldadı ve beni oturduğum yerden kaldırıp koltuğa oturttu."Sakin ol." Diyerek dizlerimin dibine çöküp beni sakinleştirmeye çalıştı. Dişlerimi sıkarak sinirle ona baktım ve ardında ellerimi omuzlarına koyup ittim.

"Sakin olmak mı? Delirmişsin sen! Beni ne hakla böyle bir ortama sokarsın." Bağırmıyordum ama sesim bağıracakmışım gibi sert çıkmıştı.

"Sesini kes! Eve gidince istediğin kadar asilik yaparsın!" Alayca gülerek ona baktım.

"Her şey çok normalmiş gibi davranıyorsun! Manyak mısın?" Diye sordum yüzümü ekşiterek.

"Her şey zaten çok normal. Sen alışık değilsin."

"Ya öyle mi? Bunu nasıl akıl edebildin?" Alay eder gibi konuştum. Yıkıldığı yerden kalkıp koltuğa oturdu.

"Tamam sus artık. Başımı şişirdin."

"Susmuyorum." Dedim inatla.

"Sana sus desem bile zaten susmayacaksın. Sadece biraz mola ver. Tamam mı?"

"Pis gıcık!" Kaşlarını çatarak sinirle bana baktı.

"Bir daha bana öyle demeyeceksin."  Bir çocuğu azarlarcasına işaret parmağını bana doğru salladı.

𝑳𝒐𝒗𝒆𝒔𝒊𝒄𝒌 𝑴𝒂𝒏❤︎𝑻𝒂𝒆𝒏𝒏𝒊𝒆Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz