29

402 39 37
                                    

"Kim bu ya sabah sabah?" Hoseok gözlerini ovarak kulağına dolan piyano melodisiyle birlikte merdivenleri inerken salonda koltukta oturup kahvesini yudumlayan Jimin'e doğru şikayetlendi.

"Jennie piyano çalıyor." Diye yanıtladı onu Jimin. Hoseok kendini koltuğa atarak yorgunca mırıldandı.

"Sabah sabah mı?"

"İstediğini yapabilir Hoseok. Ona ne zaman piyano çalıp çalmayacağıyla ilgili program oluşturmuyorum. Düşüncelerini melodilere döküyor bence fazla düşünmemek, rahatlamak için çalıyor. O eve ilk geldiğinde odasında onu bulamayınca çok telaşlanmıştım, bir anda kulağıma dolan melodilerle kendimi onun yanında bulmuştum. Tam bir saat boyunca beni farketmeden piyano çalmıştı." Hoseok Jimin anlattığı olayın içinde tek dikkatini çeken şey Jennie'nin gergin olunca piyano çalıyor oluşuydu.

"Şimdi ne düşünüyor? Kim Vante'yi mi?" Sesinde bariz bir şekilde alaycı bir ton vardı.

"Hoseok!" Diye uyarıcı bir tonda konuştu Jimin.

"Kusura bakma ama Jimin kız kardeşin o adama çoktan aşık olmuş. Cidden buna göz mü yumacaksın? Kim Vante sevgi nedir bilmez. Bu adamın bir kalbi olduğuna emin miyiz? Bence hayır, duygusuz heykel resmen."

"Jennie kendi için her şeye karar verebilecek bir yaşta. Ona neden karışayım ki?"

"Bu Kim Vante olsa bile mi?"

"Evet."

...............

Vante üzerine giyindiği siyah deri cektten sonra son kez aynada kendine baktı ve siyah şapkasını eline aldı. İki gün gelip geçmişti. O gece gördüğü kabustan sonra kollarının arasındakı sıcaklıkla rahat bir uyku çekmişti uzun bir zaman sonra. Jennie'nin kollarının arasında oluşu dudaklarının özlemle kıvrılmasına sebep oldu.

"Dönmelisin Kim Vante ne olursa olsun dönmelisin! Çünkü bir sebebin var, dönmek için bir sebebin var." Dedi aynada kendine bakarken. Sabahtan beri kulağına dolan melodi sesiyle birlikte hazırlanmıştı. Şimdiyse odadan çıkarak sesleri takip etti. Açık kapıdan piyano başında olan kadını gördüğünde olduğu yerde durdu ve kadını izledi. Aradan geçen iki-üç dakikadan sonra Jennie çalmaktan acımaya başlayan parmaklarını yavaşça piyano tuşlarının üzerinden çekip derin bir nefes alıp verdi sıkıntıyla. Başını eğip gözlerini tuşlarda gezdirerek sessizliğini korudu. Vante adımlarını odanın içine doğru atarak Jennie'ye yakınlaştı. Onu oturduğu yerde kendine çevirerek dizlerini kırıp önünde çöktü. Ellerini ellerinin arasına hafifçe ona bakan kadına gülümsedi.

"Ne güzel çalıyordun öyle. Dönünce bana istediğim parçaları çalacak mısın peki?" Amacı Jennie'yi rahatlatmak ona güvenmesini sağlamaktı. Çünkü yalan söylemiyordu. Dönmek için çabalayacaktı.

"Çalarım."

"Neden suratın asık bakayım?"

"Bir şey yok sadece iyi uyuyamadım."

Vante ayağa kalkarak kenarda duran sandalyeyi eline alıp Jennie'nin önüne koyarak oturdu.

"İki gün önce gördüğüm kabus, yaşadığım kriz..." Durarak derin bir nefes alma istediğini yerine getirip devam etti. "Seni Park Jimin'e verdiğim gün yıllar sonra tekrar gün yüzüne çıktı. O gün Rosé'ye sarıldığımda artık içim o güvende olduğuna göre rahatdı. Belkide değildi, ben kendimi kandırmıştım. Seni vermenin ne ağır bir hiss olduğunu kalbim bana sürekli hatırlatıyordu. Çünkü sanki kalbimin üzerinde bir taş oturmuştu. Ama başka bir seçenekte yoktu benim için. Eve döner dönmez ilk işim çalışma odama çıkmak olmuştu çünkü krizin yakınlaştığını hissetmiştim Rosé'yi korkutmak istemedim." Jennie dikkatle karşısındakı adamı dinlerken onun kriz anında hâlâ başkasını düşünmesine içinden sinirce güldü. Bu ona yaptıklarına bir behane değildi elbette.

𝑳𝒐𝒗𝒆𝒔𝒊𝒄𝒌 𝑴𝒂𝒏❤︎𝑻𝒂𝒆𝒏𝒏𝒊𝒆Où les histoires vivent. Découvrez maintenant