3.Bölüm

1.6K 309 71
                                    

İyi okumalar
______________________________

Alexandra, mesajı göndermişti ama geç kalmış olmalıydı ki hırlama sesleri artmıştı. Sinirli bir şekilde nefes aldı.

Keşke o mesajı daha erken atsaydım.

Yapacak bir şey yoktu, bir şeyler yapıp kendilerini savunmalıydılar. Bunu, Alex de iyi biliyordu. 

 En sonunda genç kız, askerlere bakarak "Savunma pozüsyonu alın!" diye bağırdı. Askerler, onun dediklerini yapsalar da korktukları yüzlerinden belli oluyordu. Akademide monslara karşı savunma yapabilmek için eğitim alsalar da hiç bu kadar mons ile karşı karşıya kalmamışlardı. Bu, Alexandra için de yeni bir durumdu. Monsların sayısı, onların yaklaşık olarak 2 katıydı ve bu durumda onlarla savaşmaları, zar atmak gibi olurdu ancak başka çareleri yoktu. Babası ve kardeşi, ona geri dönüş yapmamıştı. 

Ya burada hiçbir şey yapmadan durup monsların, onları öldürmesini bekleyeceklerdi ya da karşı savunma yapıp canlarını kurtarmaya çalışacaklardı. Elbette 2. şıkkı seçti Alexandra. Pes etmek, onun yapacağı bir şey değildi. Onca sene eğitim almıştı ve birkaç tane mons, onu korkutamazdı.

Ancak bir plan kurmalıydı kafasında. Aptal cesaretiyle dövüşmeye başlarlarsa işin sonucu, onlar açısından iyi olmayabilirdi.

Düşündü, düşündü ve tekrar düşündü. Soğukkanlılığını korumaya çalışarak bir plan bulmaya çalıştı. Sonra da aklına gelen fikirler hafifçe gülümsedi.

Çok kısa bir süre sonra pratik zekası sayesinde az çok bir plan kurmuştu kafasında. Bunun verdiği rahatlıkla gülümsedi.

Ne de olsa o, Alexandra Smith'ti. Herkesin efsane diye adlandırdığı kızdı. Ne olursa olsun hayatta kalacak ve su varisini bulacaktı.

****

Adrian, kardeşinin onu aradığını ama kendisinin duyamadığını görünce Alex'i  geri aramıştı  ancak ulaşamamıştı. Sezgisel güçlerini kullanıyordur diyerek pek kafasına takmadı. 5 gün boyunca Eleanor'u aramışlardı ve ne onu ne de ona dair bir iz bulabilmişlerdi. Sanırım kardeşi, yine haklı çıkmıştı. Eleanor, Oceana'da değildi. 

Bu haberi vermek için Alen ailesinin köşküne gitti ve kapıyı çaldı. Açan, köşkte çalışan normal bir insandı. Salona geçti ve Bayan Alen'ı bekledi.  Aradan birkaç saniye geçmişti ki  Bayan Alen, salona geldi ve Adrian'a baktı.

"Adrian, hoş geldin. Kızım ile ilgili bir gelişme mi var?"

Bir an ne diyeceğini bilemedi Adrian , sonuçta kızı ortada yokken ve anne, ikizlere bel bağlamışken nasıl söyleyebilirdi kızını bulamadıklarını?

"Maalesef ki size, bunu söylemek için gelmedim Bayan Alen. Oceana'yı karış karış aradık ama kızınıza dair bir iz bulamadık" 

Bayan Alen, üzgün bir şekilde kafasını eğdi ve Adrian'ın karşıdındaki koltuğa oturdu.

" Bir haftadan uzun bir süre oldu ve kızım hala kayıp, şimdi de sen diyorsun ki kızınız Oceana'da değil. O zaman nerede benim kızım!" diye bağırdı.

Maria Alen'ın ani çıkışla hafifçe irkildi Adrian, sonra da derin bir nefes aldı.

"Bayan Alen, lütfen sakin olun."

"Nasıl sakin olayım ha nasıl sakin olayım! Kızım kayıp benim , hem de 8 gündür.  Sen ve kız kardeşin güya efsane olacaksınız. Ha hani nerede efsane? Daha kızımı bulamadınız. Bir de gelmiş, açık açık kızınızı bulamadık diyorsun! Halimizi görmüyor musun? Ben ve eşim berbat haldeyiz. Diğer kızımız desen kardeşi kaybolduğundan beri neredeyse hiç odasından dışarı adım atmadı. Sadece akademiye gidip geliyor ve neredeyse hiç konuşmuyor!"

Adrian, aklına gelen fikirle birden ayağa kalktı. Bunu nasıl daha önce düşünememişti ki?

"Elena ile konuşabilir miyim?"

Bayan Alen güldü ama bu gülüş hiç de içten değildi

"Elbette, sana cevap verirse tabii."

Dediğini umursamadan oradan kalktı Adrian. Az önce dedikleri, biraz sinirini bozmuştu. Elbette ki o bir anneydi ve acısı vardı ancak sanki onlar, kızını bulmak için hiç çaba sarf etmiyorlarmış gibi konuşmuştu.

Hizmetli bayan, onu Elena'nın odasının önüne getirdi ve ardından gitti. Kapıyı çaldı, birkaç saniye sonra Elena'nın sesini duydu Adrian.

"Gir."

Kapıyı açtı ve içeri girdi. Buraya kadar her şeyi planlamıştı ama bundan sonrası hakkında ne yapacağını bilmiyordu. Elena ile konuşmak istemesinin sebebi, Eleanor hakkında bilgi alabilmekti. Eleanor'un en yakınının kardeşi Elena olduğunu herkes gibi o da biliyordu.

Tabii, bunu yapmanın düşündüğü kadar kolay olmadığını biraz önce anlamıştı. Evet, odaya girmişti ve karşısında Elena duruyordu ama sessiz bir şekilde onu izlemekten başka bir şey yapamadı Adrian.

Elena, büyük ve duvaklı yatağının üstünde çizim yapıyordu. Başını kaldırmadan "Kardeşimi bulamadınız değil mi?" dedi.

Adrian, derin bir iç çekti. Zor olan kısma gelmişti.

"Maalesef ki evet, daha bulamadık ama arıyoruz." dedi Adrian ve ekledi " Nasıl bildin?"

Başını kaldırıp ona baktı genç kız. Gözleri dolu doluydu. "Annemin sesi buraya kadar geldi" dedi ve ağlamaya başladı. 

Yatağının yanına gidip oturdu genç adam. Omzunu sıvazlayıp "Merak etme, kardeşini bulacağız" dedi. 

Elena, bu sözler üzerine sessizliğini korudu ve gözyaşlarını durdurmaya çalıştı ama ne kadar ağlamasını durmaya çalışırsa çalışsın, gözyaşları sicim gibi iniyordu yanaklarından.

Genç kız en sonunda birkaç derin nefes alarak, biraz da olsa sakinleşmiş ve sonra da çizim yapmaya devam etmiş.

Adrian, onu daha fazla zorlamak istemedi. Elena'ya kardeşi ile ilgili sorular sormayı planlıyordu ama planı yatmıştı. Elena bu haldeyken kayıp kız kardeşi hakkında konuşmak, pek iyi bir fikir değildi.

 Derin bir nefes aldı, sanırım gitme zamanı gelmişti. Hiçbir şey demeden köşkten ayrıldı. Alex'i bir daha aradı ama yine ulaşamadı. Ona geri dönüş de yapmamıştı kardeşi. Tüm bunları düşünerek akademiye doğru yol almaya başladı.
______________________________

Lütfen vote atmayı ve yorum yapmayı unutmayın

Hoşçakalın

OCEANA AKADEMİSİ (OS-1) [Ara Verildi]Where stories live. Discover now