23.Bölüm

421 51 81
                                    

İyi okumalar
______________________________

Marco şaşkın bir şekilde önündeki manzarayı izlemeye devam ederken Adrian, askerlere dönüp "Cesetleri inceleyin." diye komut verdi.

Askerler, Adrian'ın dediğini yapıp yaprakların üzerinde yatan cesetleri incelemeye başladılar.

Bu sırada Adrian da Marco'ya bakarak "Mons liderini inceler misin? Ne çeşit bir yara almış da onu ölmüş, merak ediyorum." dedi.

Marco, Adrian'ın sesiyle silkinip şaşkınlığını üzerinden atmaya çalıştı. Şu an belki de bir ilke tanıklık ediyordu.

"Tamam da sen ne yapacaksın?"

Adrian, başıyla ormanın biraz daha ilerisindeki patika yolu göstererek "İleride bir şey olup olmadığına bakacağım, birazdan dönerim." dedi.

Marco "Tamam ama dikkatli ol." dedikten sonra kayalığın orada cansız bir şekilde yerde mons liderine doğru yürüdü.

Marco, mons liderine doğru yürürken Adrian da "Belki ileride monslar vardır." diye düşünerek ormanın derinliklerine doğru ilerlemeye başladı.

Biliyordu, monsların bölgesine tek başına girmek zar atmaktan farksızdı ancak tuhaf bir şeyler oluyordu ve Adrian da bunu çözmek istiyordu. Hem zaten bu günler için eğitilmişti küçüklüğünden beri.

Ancak yine de ne olur ne olmaz diye parmaklarında elektrik akımları oluşturmuştu. Eğer toprak,
elektriği iletseydi elini, toprağın üzerine koyarak ileride bir şey olup olmadığını öğrenebilir veya ileride tehlikeli bir şey varsa onu toprak sayesinde elektrik çarparak öldürebilirdi. Ama toprak elektriği iletmediği için dikkatli bir şekilde yürümekten başka çaresi yoktu.

Bayağı ilerledi ormanın içinde ancak ne bir mons ne de başka bir canlı vardı. Etraftaki tek sesin, yaprakların hışırdama sesi olması da işi daha da tuhaf kılıyordu.

Adrian, derin bir nefes aldıktan sonra arkasını dönerek geldiği yoldan geri döndü.

Bu ormandan hiç dövüşmeden çıkacağını kim tahmin ederdi ki?

Orman, karışık bir yapıya sahipti. Yolunu bilmezseniz çok kolay bir şekilde kaybolabilirdiniz.

Neyse ki Adrian'ın yön duygusu çok iyiydi ve ormanı da iyi bildiği için kolaylıkla cesetlerin bulunduğu yere gelmişti.

Alana baktığında Marco ve diğer askerlerin şaşkın yüz ifadeleri ile karşılaştı.

Ah hayır, ona bakmıyorlardı. Monslara bakıyorlardı.

Adrian, hızlı bir şekilde Marco'nun yanına ilerledi. Marco, mons liderinin hemen yanında duruyordu ve transa girmiş gibi görünüyordu.

Genç adam, Marco'nun yanına geldikten sonra onun omzunu, parmağı ile dürttü.

Marco, Adrian'ın bu hareketine karşılık olarak sağ eliyle genç adama bir yumruk geçirdi.

"Ahh."

Adrian'ın beklemediği bu hamle nedeniyle acıyla bağırması, Marco'nun girdiği transtan çıkmasını sağlamıştı.

Marco, kafasını hızlı bir şekilde soluna çevirip Adrian'ı görünce yaptığı şeyi anladı ve "Adrian! Ben çok özür dilerim, dalmışım. Refleks olarak sana yumruk attım." dedi.

Adrian, eliyle sol yanağını ovuşturdu.

"Sorun değil de sen neye bu kadar daldın? Ayrıca askerler neden bu kadar şaşkınlar?"

Marco, derin bir nefes alıp başıyla yerde yatan mons liderini işaret etti.

"Ne görüyorsun?"

Adrian, şaşkın bir şekilde Marco'ya baktı.

OCEANA AKADEMİSİ (OS-1) [Ara Verildi]Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon