Bölüm 26

555 128 283
                                    

꧁‎‎ Suspicious Smell - Choi Soobin‎‎꧂‎

𓆸 30042021𓆸

❝BÖLÜM 26❞

Jeonguk'tan aldığım bellekteki videoları sayısız kere izlemiştim. Ne kadar yakınlaştırabiliyorsam o kadar yakınlaştırmayı denemiştim ancak bir türlü o kişinin yüzünü göremiyordum. Hatta cüssesini bile seçemiyordum.

Gerçekten ihtiyacımız olan tek şey Jungwon'un vereceği video kaydıydı.

Az uykuyla geçirdiğim gecenin ardından güneşin aydınlanmasıyla uyanmıştım. Hala Soobin'in çatı katındaki telefon konuşmasını aklımdan çıkaramıyordum. Gerçi Soobin'i de aklımdan çıkaramamıştım.

Baş ağrım kesinlikle iyileşmişti. Ağrı kesici ve üzerine birazcık olsun uyuyabilmek iyi gelmişti. Yine de uykusuzluktan çöken göz altlarım, ağlamaktan şişen gözlerimle tam bir öcüye benziyordum.

Ayaklanıp bir şeyler atıştırmak için mutfağa girdim. Tam da beklediğim gibi buzdolabımın içi koca bir hiçlikten ibaretti. En son ne zaman market alışverişine çıktığımı bile unutmuştum. Hatta buzdolabında kalan tek tük şeylerin bile bozulduğuna yemin edebilirdim.

Çaresizce bir dilim ekmeği ağzıma attıktan sonra yaylanarak odama ilerledim. Normalde koca bir kutu dondurmayla dizi izleyip ağlamam gerekiyordu. Genellikle ayrılma acıları o şekilde çıkarılırdı ancak tuhaf olan şey şuydu ki, ikimiz de birbirimize nokta koymamıza rağmen ayrılmış gibi hissetmiyordum. Sadece tartışmışız gibiydi. Özellikle de gece çatı katındaki konuşmalardan sonra Soobin'in de ayrıldığımızı Jinah'a söylememesi dediğim şeyi kuvvetlendiriyordu.

Omuz silkip yatağımın içine daldım. Yorganı tekrar kafama kadar çektim. Gece uyuyamadığım tüm o saatlerin hıncını çıkarıp akşama kadar uyuyacaktım.

İnatla gözlerimi kapadım, en rahat pozisyonu aldım ve telefonum çalmaya başladı.

"Hayır saat daha sabahın sekizi... Neden?"

Sinirle rahat pozisyonumu bozup odanın bir ucundaki masada duran telefonuma ilerledim. Eunji arıyordu.

Telefonu açıp kulağıma götürmemle Eunji'nin çığlıklar içindeki ağlayışını duymam bir olmuştu, "Yurin!"

Ne olduğunu anlayamadığımdan ötürü birkaç saniyeliğine duraksamıştım ve şaşkınca, "Eunji! İyi misin, ne oluyor?" diye sormuştum. Telefonun diğer ucundan cızırtılar geliyordu. Arada kesik kesik de olsa Eunji'nin iç çekişlerini duymak beni olduğum yere ayaklarımdan çivilemiş gibiydi. Sadece şaşkınca duvara bakıyordum.

"Yurin... Acilen buraya gelmen lazım."

"Nereye gelmeliyim? Eunji, sakin ol ve bana ne olduğunu anlat."

Hayatımızda duymak istemediğimiz en kötü söz, bir yakınımızı kaybetme haberini aldığımızda dudaklardan çıkan o sözdür. Hem can yakıcıdır, hem vicdan azabı çektirir, hem de... şaka gibi gelir.

Tüm her şeyin bir kabus olmasını dilersiniz, çaresizce. Duvara bomboş bir bakış sunarsınız, delice.

O söz sizi herkesten fazla yaralar. Herkesten fazla acıtır ve yine herkesten fazla ağlatır.

"Yurin... Minhee öldü. Gözlerimin önünde yerde yatıyordu, hareketsizce. Teni buz gibiydi. Dudakları mosmordu. Gözleri kanlanmıştı ve tek bir yere sabit bakıyordu. Onu sarsmama rağmen uyanmadı. O ölmüş... Elleri buz kesilmiş, Yurin ne yapacağım?"

Delirmiş gibi telefonda bana bağırırken gözlerim yavaşça doluyordu. Kesinlikle bu bir şaka olmalıydı. Birkaç gündür zaten duygularımla oynanıyordu, bu da onun bir parçası olmalıydı. Gerçek olamazdı.

SUSPICIOUS SMELL² ▪︎ Choi Soobin ✔Donde viven las historias. Descúbrelo ahora