BÖLÜM 7

8.9K 510 53
                                    

"dolunay, hazır mısın kaçalım hemen" odanın dışından bağıran aylinin sesi kulağıma geldiğinde düğmesini ilikleyemediğim siyah dar pantolonuma bakıp sinirle söylendim.

"ulan giyinebilsem geleceğim de" odanın kapısı açıldı ve içeri kafasını uzattı aylin.

"nasıl giyinemiyorsun"

"düğmesi iliklenmiyor" yüzünde bir gülümseme oluşurken silmeye çalışıp yanıma geldi, ilikleyemediğim düğmeyi uyup çekiştirdi ve bağlamaya çalıştı.

"eşofman giymeye ne dersin?" sinirle kaşlarımı çattım.

"hayır derim. inat ettim, o küçük şeytan benim pantolon giymeme engel olamaz" kaşlarını çattı ve sordu.

"küçük şeytan" 

"içimdeki" enseme bir tokat attı.

"duyuyor o. şeytan meytan deme yapmışsınız bir hata şeytan o olmuyor yani" düğmeyle uğraşmayı bıraktığında nefesimi tutup iliklemeye çalıştım ve zar zor başardım. canımı acıtmasaydı hiçbir problemi olmayacaktı ama...

"ezilecek" dedi gülerek. Sinirle gözlerimi devirdiğimde kapıdan ses geldi.

"Kim ezilecek" burağın sesiydi. Ikimiz de aynı anda ona döndüğümüzde gözleri üstümde dolaştı ve dehşetle ardına kadar açıldı. Elini şaşkınlıkla ağızına götürüp mırıldandı.

"S*ktir. bu... bu gerçek mi dolunay sen... sen" aylin kolunu tutup odanın içine çekiştirdi ve kapıyı hızla kapattığında yanına gidip koluna asıldım.

"Burak ne olur ona söyleme. Lütfen" ikinci bir şok dalgasıyla şaşkınlıkla bağırdı.

"Haberi yok mu?" Başımı iki yana salladım. derin bir nefes alıp odanın içinde volta atmaya başladı ve yatağı gösterdi.

"Otur şuraya" ağlamamak için direnirken söylediği yere oturdum. Yüzünü ovuşturup bana baktı.

"Ulan senin yaşın kaç başın kaç ne halt yediğinin farkında mısın? Kafayı mı yedin dolunay. On yedi yaşındasın sen on yedi. Yanlız başına ne yapmayı düşünüyorsun?" Yutkunup fısıldadım.

"Bilmiyorum"

"Ona neden söylemiyorsun" gözümden düşen bir damla yaşı hırsla sildim.

"İstemez. İstemez biliyorum."

"Tek bildiğin şey istemeyeceği zaten değil mi? onda da haklısın. lanet olsun, kahretsin ki haklısın" boğazımdaki yumruyu yutkunup bastırmaya çalışırken burak yanıma oturup bana baktı.

"ne zaman oldu bu" yüzüm ısınırken cevap vermediğimde daha yüksek sesle bağırıp irkilmeme neden oldu. burağı daha önce bu kadar sinirli görmemiştim. "ne zaman oldu dedim dolunay, soruma cevap ver" 

"konserden sonra.  yani, sanırım" derin bir nefes alıp bana döndü ve bağırdı.

"akılsız"  aylin hızla konuştu.

"burak bağırıp durma salak salak. kiminle konuştuğuna dikkat et, nasıl bir durumda olduğunu düşün, aklını topla ne soracaksan öyle sor yoksa ben toparlatacağım sana" aylinin ititrazı hoşuma gitmemiş, aksine kendime daha çok sinirlenmeme neden olmuştu.

"hayır. hayır haklı bağırsın. aptalım, düşünmem gerekirdi-" sözümü kesip bağırdı yine burak.

"hayır.  hayır senin değıl onun düşünmesi gerekirdi. sen nereden bileceksin? ilk defa on yedi yaşındaydın öpüştüğünde bunu nereden bilecektin? asıl aptal olan o. istememe gibi bir şansı yok. o bebeğe sıça sıça babalık yapacak. hele ki seni terk etmeye falan çalışsın, o zaman bak ben ne yaparım ona" yutkunup fısıldadım.

"bir bok yapamazsın" sinirle ayağı kalkıp konuştu.

"evet dolunay, belki bir bok yapamam ama... aması mı var ya ne yapabilirim? ben kimim ki? annesi mi babası mı? dur annesi deyince" hızla bana döndü.

"siz evlenmediniz de. bana bak eğer gelinlik giymiyorsan bir an önce ikna et o geri zekalıyı yoksa ileride giyemezsin." sonra sinirle yanıma oturdu yine. ani duygu değişimlerine ayak uyduramıyordum bir türlü. 

"on yedi yaşındasın ya sen on yedi" diye bağırdı tekrardan ve kendini geri attı.

"abi delireceğim ya... bir yandan müzik açıp deli gibi oyanayasın kıvırasım var, diğer yandan depresyona girip senelerce çıkmayasım var. hepinizin sevgilisi var hatta senin çocuğun olacak, ama benim bir kişi bile yok beklediğim. adayın adayı bile yok ya. ben çirkin miyim. çirkin olsam ne olur iç güzelliği önemli sonuçta. kimse benim içimdeki güzelliği göremiyor ki." aylin gözlerini devirip konuştu.

"burak şu an konumuz senin saplığın mı dolunayın içindeki küçük şeytan mı" yüzümde oluşan gülümsemeyle hızla ona döndüm.

"bak. bak dedim sana değil mi? küçük şeytan" karnım dürttüğümde aylin hızla elime vurdu.

"dürtme çocuğu rahat bırak" burak gülerek konuştu.

"zaten gezinebileceği çok yer varmış gibi gözükmüyor buradan" sinirle omuzuna vurduğumda gülmekle yetindi. aylin kolumu tutup çekiştirdi ve ayağı kalkmamı sağladı. 

"hadi gidiyoruz" karnımı sıkan pantolonla geri oturup mırıldandım.

"eşofman istiyorum. yoksa öleceğim" burak sabır dileyip kapıdan çıkmaya yeltendiğinde hızla konuştum.

"onun sakın bundan haberi olmasın"

"sen söyleyeceksin diye umuyordum, o yüzden susuyorum." kapıdan çıktıktan sonra aylin bana siyah bir eşofman altı attı.

"oyalanma sakın, tam saatinde orada olmamız lazım"...

OYUN 2 (Tamamlandı)Where stories live. Discover now