BÖLÜM 22 - DEĞİŞEN FİNAL

13.1K 706 855
                                    

yersiz bir heyecanla titreyen ellerime, heyecanımın geçmesi için yürüyerek geldiğim ve şimdiden uğultuların duyulmaya başladığı konser alanına attığım her adımda kısalan yola baktım. kalbim kulaklarımda atıyordu. insanların konuşmaları kulaklarımda uğulduyordu. nefesim kesiliyor gibi oluyordu ve bunun nedeni belliydi. heyecan.

Attığım her adımda kulağımdaki uğultular artıyordu. Yer ayağımın altında titriyormuş gibi hissediyordum. belki de gerçekten titriyordu. belki de gerçekten deprem falan oluyordu. ya da ben stresten ve heyecandan delirmek üzereydim. ikisi de çok olasıydı...

pantolonumun cebinde duran konser biletinin ağırlığı şu an tonlarca geliyordu bana. en son konserde olanlardan sonra bu konserde neler olacağı konusu, aklımda kocaman bir soru işareti oluşturuyordu. tahmin edemiyordum neler olacağını. en ufak bir fikrim dahi yoktu. belki de beni heyecanlandırıp tedirgin eden buydu. binlere olasılık vardı ve en belirgin olanları; ya onunla hayatımda bir daha görüşmeyecektim, ya da yaptıklarını görmezden gelip onu affedecektim. kalbimin ne dediği ortadaydı. onunla bir gelecek için içimde çok fazla umut vardı ancak aklım onun yaptıklarını görmezden gelmemin kendime ihanet olduğunu söylüyordu. her şeyi bir kenarı bıraktım, aklım mantıklı olanı söylüyordu ve duygularımın ne söylediği umurumda değildi.

derin bir nefes alıp kapıda dikilen uzun boylu yapılı adama cebimdeki bileti uzattım. evirip çevirip bakındı ve geçmemi işaret etti. uğultular kulaklarımdaydı ve sahnenin sarı, mavi ve beyaz ışıkları gözümü alıyordu. sahnenin üzerinde küçük beyaz ışıklar vardı ve gözler üçünün üzerindeydi. üçüyse, birini arıyormuşçasına izleyicilerin üzerindeydi. heyecanım göz ardı edilemezdi. en azından tıklım tıklım olan ve bağıran insanların üzerinde göz ardı edilmesini umuyordum. gözlerimdeki intikam ateşi nereden bakılırsa bakılsın belli oluyordu ve bu bana gayet güzel bir fırsat çıkartmıştı. bundan önce aklım yerinde değildi belki ama şimdi biliyordum, o bebeğimin ölümünden beni sorumlu tutan biriydi ve ne olacağı benim kararımdı. seçimimi yapmıştım.

ONUN CANINA OKUYACAKTIM!

burağın gözleri üzerimde durduğunda uzaktan bakıldığında bile görünen bir gülümseme oluştu yüzünde ve aynı üç sene önceki gibi, koluyla egenin kolunu dürttü. ege kısa bir an bana baktıktan sonra yüzünde onunki gibi bir gülümseme oluştu ve uluayın kolunu dürttü. gözleri daha bir heyecanlı bakındı ve gezindi insanların üzerinde ve en son benim üzerimde durdu. ela gözlerinde pişmanlığı gördüm, üzüntüyü gördüm. neşeyi ve mutluluğu gördüm. heyecanla başını sallayıp mikrofona yaklaştığında tıklım tıklım olan yüzlerce insan sus pus oldu. 'çok üzgünüm sevgilim, üç sene fazla uzun bir zaman' diye geçirdim içimden ama ona gülümsedim. bu yakından bakıldığında sinsi olduğu belli olan ama uzaktan bakıldığında gayet samimi bir gülümsemeydi. tıpkı dün onlarla oyuna girmem gibi, boş bir zihinle düşünüldüğünde sevindirici bir haberdi.

"yaklaşık üç sene oldu" diye söze başladı. sesindeki heyecanla yüklü duyguları fark etmemek elde değildi. "birine şarkıyı hitap etmeyeli." ve özür dilemeye gelmeyeli... "ama bu hitap şarkıya değil çünkü... aslında bulamadım. yani... tabi ki her zaman söylediklerimizden birine hitap edebilirdim ama bu... bu fazla sıradan kalırdı ve şu an yapacağım şey pek sıradan değil. sonuçta her gün birine hayatım boyunca yanımda durmasını isteyip evlenme teklifi etmiyorum ya" ve bunu demesiyle beraber yumruklarımı sıkarak rezil olacağım yüzlerce insanı düşündüm. intikam her şeyden daha köklü ve nefretim daha kabul görülebilir bir duygu gibi geliyordu.

derin bir nefes alıp elini cebine attı ve eline aldığı şeyle kalbimin durduğunu hissettim. siyah kadife bir kutu. bayılırsam ve gözlerimi hastanede açarsam bu anı tekrarlamak için zorla konser salonuna götürürdüm onları. kutuyu yavaşça açtığında en arkalarda olduğum için göremesem de en arkadaki kızların çığlıklarından nasıl olduğunu anlıyordum. 'üzgünüm tatlım, onu bana getirmiş ama yakında kucağındaki sürtüklerden biri olacağın için sana da verebilir."

"Dolunay, evlenelim ya" nefesimin kesildiğini hissettim. nasıl göründüğümü tahmin etmek dahi istemiyordum fakat onun yüzünden sıcacık bir gülümseme vardı. "evlenelim, diz çökmeli mökmeli tuhaf romantik tekliflerden istiyorsan hallederim. diz de çökerim, gerekiyorsa iğrenç klişelerden yapıp yemeğinin içine falan koyarım yüzüğü. ne istiyorsan yaparım..." yapacaksın sevgilim, daha istediğim hiçbir şeyi yapmadın, sürüneceksin ve ben seni asla affetmeyeceğim...

"oyundaki birinciliğini de kazanmana yardım ederim, kimsenin birinci olmasına izin vermem. biliyorum, bana çok kızgınsın ama tamam de, affetmeni sağlarım, en azından çabalarım..." yüzümde samimi bir gülümsemeyle ona doğru bir adım attığımda hızla sahneden inerek yanıma doğru koşmaya başladı. 'üzgünüm sevgilim, fena halde rezil olacaksın...'

beş

hayatımda yaşadığım en duygusal ve aksiyonlu anı yaşayacağımı kendime hatırlattım.

dört

onun çok fena rezil olacağına inandım.

üç

daha sonra sorulan sorulardan nasıl kaçacağımı düşündüm.

iki

sıkıp durduğum yumruklarımı açtım.

bir

aramızda duran son insanı da itleyip karşıma geldiğinde ve yüzündeki samimi gülümsemeyle kutuyu bana uzattığında kulaklık şekildeki tektaşa bakarak kaşlarımı havaya kaldırdım ve dudaklarımı birbirine bastırdım.

"affettin mi beni?" sırıtarak suratını incelediğimde bir sorun olduğunu anlamış olacak ki gülümsemesi yavaşça düştü ancak umursamadan elindeki tektaşı elime alıp kadife kutusunu hissettim. ardından yüzüne bakarak kaşlarımı çattım.

"tek bir özür, üç senemi silip götürmesine yetecek kadar aşkın gözümü kör etmedi, Uluay!" ve elimdeki kutuyu dolayısıyla içindeki yüzüğü de yere atarak insanların şaşkınlıkla mırıldanmasına neden oldum.

"ne sana..." dedim bir aptala anlatır gibi tane tane. "ne yüzüğüne..." yüzü pişmanlığa ve bir yalvarışa kendini bıraktı. "ne aptal özürlerine ne de gözlerine ihtiyacım yok. xkişisi ve gözleri güzel olan adamın hikayesi buraya kadarmış." burağın adımı söylediğini ve yalvardığını duydum ama yüzüne bakmaya devam etmiştim.

"şimdi git, kucağındaki sürtüklere koş. çünkü belli ki benden daha mutlu ediyor onlar seni" ve konser alanından bir daha ne onu ne de diğerlerini görmemek üzere çıkıp gittim....

******************************

Değişen finalle karşınızdayım. 

Bir çoğunuz neden finali değiştirdin diyebilir, ama fazla baskı altında hissettim kendimi, özellikle 'bu kadını aşağılamadır' gibi yorumlar aldığımda gerçekten en baştan okudum ve yaptığım hatayı anladım. ben hayatlarınız zaten şu dönemde çok iyi gitmiyor diye düzgün bir final yazmak istedim, mutlu son olsun istedim ama bunun üzerine gerçekten tuhaf yorumlar aldığımda ve bu yorumlarda kendime hakaret edildiğini hissettiğimde değiştirmek en doğrusu gibi geldi. 

daha fazla ne söylenir bilmiyorum, eğer kadınları aşağıladığımı düşündürdüysem gerçekten özür dilerim. dediğim gibi, niyetim bu değildi ve bunu akıl edebilecek yaşta bile olduğumu zannetmiyorum! mutlu son olması benim hayalimdi ama bunda sizleri düşünmedim. oyunun bu kadar çok okunacağını bile sanmazken birden artıp gitmesi mi ürküttü beni bilmiyorum ama yine aynı şeyi söylüyorum, eğer bir aşağılama hissettirdiysem özür dilerim. 

umarım değişen halini beğenmişsinizdir diyorum ve teşekkür kısmını çok uzatmak istemiyorum, teşekkürlerim yerini buldu diye düşünüyorum, umarım bunda da yanılmıyorumdur. tekrardan özür dilerim...

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 29, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

OYUN 2 (Tamamlandı)Where stories live. Discover now