27.BÖLÜM

122 38 20
                                    

(Bölüm Şarkısı: Zella Day - Hypnotic)

Salatayı masaya koyduğumda son kez sofraya göz gezdirdim. Bence, akşam yemeği için her şey hazırdı. Gergince dudaklarımı dişleyip koltukta oturan Jonas, Pamir, Martha ve Tutku'ya baktım. Kendi aralarında şakalaşıyorlardı. Bu hallerine ister istemez gülümsedim. Belki de itiraflar başlayınca bu kadar mutlu olmayacaklardı. Bu düşünceyle irkildim ve terleyen ellerimi kotumun üstüne sürdüm. Umarım, normal ve sıradan geçen bir gece olurdu.

"Hadi sofraya." Hilde, elinde farikal tepsisiyle içeri girip Giray'ın yardımıyla güveç tabağı içindeki farikalları herkesin önüne koyarken benim dalgın bakışlarım camdaydı. Herhangi bir olaya karşı tetikte bekliyordum. Huzursuzdum.

Herkes, sofrada yerini alınca Giray'ın açtığı kısık sesli müzik eşliğinde yemeğe başladık. Daha doğrusu onlar, yerken ben, kaşığımla tabağımı eşeliyordum. Aklım başka şeylerle meşguldü. Ve ailemle yaptığım görüntülü konuşma bu durumu aşmama pek yardımcı olmamıştı.

"Mahur?" Dalgın bakışlarımı Hilde'ye çevirdim.

"Efendim."

"Her şey yolunda mı?"

"Evet. Neden?"

"Dalgın görünüyorsun."

"Sana öyle gelmiş." Diyip gülümsedim ve birkaç et parçasını ağzıma atıp hızlıca çiğnemeye başladım.

"Ailenle konuştuğun için mi böylesin? Bak, ben sana söyleyecektim ama ailenden kendin duyarsan daha iyi olacağını düşündüm. Zaten, ben de tesadüfen öğrendim." Ağzımdaki lokmayı yutamadan kaşlarımı kaldırıp Hilde'ye baktım.

"Neyi?" Tutku'nun benim yerime dile getirdiği soruya karşın, Hilde'nin vereceği cevabı merakla bekledim.

"Ailesi Mahur mezun olunca onu Türkiye'ye geri götürecekmiş." Duyduklarımla ağzımda ezilmiş et parçalarını masaya püskürttüm. Böyle bir şey mümkün değildi! Ben reşittim. Yasal olarak bana karışlamazlardı. Hakları yoktu.

"Ne!" Peçeteyle ağzımı silip, önümdeki sudan birkaç yudum içtim.

"Ew!"

"İğrenç."

"Sanırım, haberi yoktu." Giray, gergince kaşlarını kaldırıp bana baktığında ben de ona baktım. "Sana ağzını sıkı tut dedim, iyi ki." Afallamış bir şekilde tek tek herkesin yüzünde gözlerimi gezdirdim. Sakince soluyup bir an da öfkeyle alkışladım onları.

"Harika! Sır saklamakta hepiniz muhteşemsiniz! Bunun için de susma payı aldınız mı?" Dedim, daha önce benden sakladıkları olaya gönderme yaparak.

"Safir, kırıcı oluyorsun." Tutku'yu duymazdan geldim.

"Peki ben? Ben kırılmıyor muyum? Taştan falan mı sanıyorsunuz, beni? Neden herkes, sürekli benimle ilgili olan şeyleri benden saklıyor? Üstelik, bu konu da ne kadar hassas olduğumu bildiğiniz halde!" Sinirle sandalyeden kalktım. "Arınma gecesiymiş! Pekâlâ, o halde eteğimizdeki taşları döküp hep birlikte arınalım bu gece! Başka kim ne saklıyor? Ya da kimin ne sırrı var? Rahat olun! Çekinmeyin! Konuşun, lütfen! Hep birlikte öğrenip arınalım! Nasıl olsa, bu gece arınma gecesi ya!" Jonas, kolumdan tutup çekince dengemi sağlayamayıp oturur pozisyonda sandalyeye düştüm.

"Dokunma bana!" Elini kolumdan kurtarıp sandalyeyi devirerek ayağa kalktım. Öfkeli bakışlarımı tek tek her birinin yüzünde gezdirdim. Biraz daha burada durursam daha kırıcı olacaktım. Öfkeyle kalkıp zararla oturmaya lüzum yoktu. "Ben bu gece gerçeklere doydum! Size afiyet olsun!" Ardıma bakmadan odama girip kapıyı kilitledim ve yatağımın üstüne cenin pozisyonunda uzanıp sessizce ağlamaya başladım.

Neden onlara bu kadar kızmıştım ki? Onların bir suçu yoktu. Bu, ben ve ailem arasında olan bir olaydı. Ailemden öğrenmem doğru olandı ama yine de istemeden de olsa öfkemi kontrol edememiş onlardan çıkarmıştım. Ve şimdi, pişman olmuştum. Sanırım, zamanında bastırmış olduğum hislerim, duygularım, düşüncelerim birikip birbirine girmiş ve yüzleşmek için farklı şekilde reaksiyon göstermeme sebep olarak bu olayla gün yüzüne çıkmışlardı. Şu halime bakıyorum da, son zamanlardaki Mahur Safir Taşkın'ı ben de tanıyamıyordum. Kimdim ben? Ne oluyordu, bana böyle?

Ne kadar geçmişti bilmiyorum ama uyumuştum ve uyandığımda odamın kapısı aralıktı. İçeriden garip sesler geliyordu. Oysaki kapıyı kilitlediğime emindim. Korkuyla yataktan kalktığımda birinin üstüme atlamasıyla yere devrildim. Çığlık atmak için ağzımı açmıştım ki, ağzıma kapanan el buna engel oldu.

"Şş. Sessiz ol."

-venusdarca

BİRSAM | YARI TEXTİNGWhere stories live. Discover now