53.BÖLÜM

103 35 8
                                    

(Bölüm Şarkısı: Ekin Beril - Zaman)

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(Bölüm Şarkısı: Ekin Beril - Zaman)

5 yıl önce, Joakim'imden Mahur'u dinlediğim zamanlar ona bu kadar değer vereceğimi bilmiyordum. Fotoğrafını gördüğümde ben de bırakacağı etkiden ise, bir haberdim. Bir ikindi vakti deniz kenarında arkadaşlarıyla gülüp eğlenirken gördüğüm zaman ona aşık olacağımı ise, tahmin bile edemezdim. Bir gün onunda beni seveceğini, sevgili olacağımızı, her şeyin aslında bir oyun olduğunu ve birbirimizi kaybedeceğimizi... Tüm bunları bilemezdim.

Kaybetmiştim. Beni en çok korkutan şey başıma gelmişti. Ve ben bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum. Bu nasıl bir histi, böyle? Ben sadece onu sevmiş ve onunla olmak istemiştim. Belki sevmek bu şekilde olmazdı ama benim sevme şeklim buydu. Tıpkı kişiliğim gibi. Planlı ve kurgulu. Kendi kurguladığım oyunda kendime yenilmiş ve kaybetmiştim. Yenilip kaybettiğim Mahur muydu, ben miydim? Sanki, ben kendimi kaybetmiştim.

Bu gerçeklik beni dehşete düşürdü. Göğsümün üzerinde bitmek bilmeyen bir ağırlık oturttu. Her dakika ağırlaşan ve her saniye hafifleyen, nefes almamı zorlaştıran bir ağırlık. Onsuzluk bu kadar zor olmamalıydı. Ben ondan önce de vardım. Ondan sonra da var olabilirdim. Peki, ben ondan önce neydim ki ondan sonra ne olabilirdim? Kimdim ben? Beni ölesiye etkileyen bu kadın kimdi?

"Sen bana ne yaptın böyle? Nasıl bir etki bıraktın ben de?"

Gözüm o akşam ona verdiğim ve sabahında beni terk ederken komodine bıraktığı yüzüğe kaydı. Bedenim kasıldı. O günden beri, dokunmamıştım yüzüğe. Yatakta sağıma dönüp o sabahtan beri değiştirmediğim çarşafların ona ait olan kısmına ellerimi uzatarak gözlerimi kapattım. Onu hissetmek istercesine yastığına yüzümü gömdüm ve kokusunu içime çekip onu hissetmeye çalıştım. Ama tek hissettiğim koca bir boşluktu. Ve bu boşluk beni öldürebilirdi. Gözlerimden akan yaşlar yastığa dökülürken çarşafı sıktım.

Gözümün önünden anılarımız geçerken bugün ona karşı sergilediğim iğrenç tavrı düşündüm. Onu nasıl incitmiştim? Öylece yerde bırakıp gitmiştim. Canı yanmış olmalıydı. Ona söylediğim sözlerden ve davranışlarımdan sonra... O da cümleleriyle ve davranışlarıyla canımı yakmıştı. Bu kısasa kısas sayılmaz mıydı? O halde neden boğuluyormuş gibi hissediyordum? Yoksa ölecek miydim?

Onu özlemiştim. Onu, tenini, kokusunu, her şeyini... Ona dair olan her şeyi özlemiştim... Bana söylediği şeyler önemli değildi. Hak etmiştim. Çünkü bende onun hayatını kurgulayıp planlamıştım. Onunla oynamıştım resmen, bu can yakıcıydı ama ona olan aşkım gerçekti. Tüm iliklerime kadar gerçekti. Mahur, hayatım boyunca sevip sevebileceğim tek kadındı. Ve tüm bunlara rağmen, birbirimizi affedebilirdik, değil mi?

"Yalan söyledim, sana sevgilim. Seni seviyorum. Seni çok seviyorum."

Telefonumu elime alıp galeriye girdim ve birlikteyken çektiğim fotoğraflara ve videolara baktım. Mutluydu. Mutluydum. Mutluyduk. Rol yapıyor gibi durmuyordu. O halde neden her şeyin bir oyundan ve intikamdan ibaret olduğunu söylemişti? Tanrım! Belki de onu dinlemeli ve sonrasında bir sonuca varmalıydım. Onu cezalandırmak için dinlememiştim, tıpkı beni cezalandırmak için dinlemediği gibi ama bu ceza ondan çok banaydı. Sinirle ellerimi saçlarıma daldırdım.

BİRSAM | YARI TEXTİNGWhere stories live. Discover now