43.BÖLÜM

119 38 35
                                    

(Bölüm Şarkısı/1: Kwabs - Wrong Or Right)

Zorunluluklar aklımızın birer ürünüydü. Düşüncelerimiz davranışlarımızı davranışlarımızda düşüncelerimizi etkiliyordu. Eğer, kendimizi zorunluluklara dayatırsak bir yolu mecbur kılıp diğer ihtimallerden vazgeçmiş oluyorduk. Oysaki dünyayı, kendimizi ve başkalarını olduğu gibi kabul eder ve iç sesimizi de buna göre kontrol altına alırsak daha mutlu bireyler olma yolunda önemli bir adım atabilirdik. Kısacası her şey, tamamen aklımıza ve bakış açımıza bağlıydı.

"Otoparkta kavga var! Pamir ve Henrik, birbirine girmiş!" Duyduğum şeyle adımlarımı amfiden otoparka yönlendirdim. Sonunda böyle bir şey olacağı belliydi.

Otoparka geldiğimde büyük bir kalabalık vardı. Ortada bir çember oluşturulmuştu. Henrik ve Pamir'de o çemberin ortasında birbirlerini yumrukluyorlardı. İnsanlar kendi aralarında bahis yapıp kavgayı kimin kazanacağına dair, para toplarlarken kalabalığı yararak ön tarafa doğru ilerledim. Hemen Giray'ın yanında durduğumda dehşetle ona baktım. Elinde çekirdekle kavgayı izliyordu. Ve Martin'de ona eşlik ediyordu.

"Tanrım! Çekirdek çitleyeceğinize ayırsanıza onları!" İkisi de bana döndü.

"Hak etti, küçük. Pamir'i basketbol takımından attırmış, şerefsiz!"

"Ayrıca jüriye çıkmadan önce de Pamir'in maketini parçalamış. Neyse ki kamera açısını hesaplamada hata yapmış da yapanın o olduğu görüntülerde ortaya çıktı."

"Yine de bunu yumruklarla çözemezler. İnsanlar genelde konuşarak anlaşıyor. Kaldı ki onlar kuzen."

"Gördüğün üzere Henrik bundan anlamıyor, ne yazık ki. Bırak, Pamir biraz kuçu kuçu sevsin. Ayrıca, üvey kuzen onlar." Giray'a gözlerimi belerterek baktım ve bakışlarımı Martin'e çevirdim.

"Vallahi, bana hiç öyle bakma Mahur. Bu kadar sinirliyken asla, yaklaşmam Pamir'e. Tersi pis."

"Çekirdek?" Diyip çekirdek paketini bana uzatan Giray'a göz devirip eline vurdum. Martin, uzanıp bir avuç çekirdek aldı, eline.

"Ah, siz erkekler! Tutun şunları." Elimdeki kitapları Giray'a ve çantamı da Martin'e verirken ne yaptığımı anlamaya çalışıyorlardı.

"Pamir! Henrik! Durun, artık!" Diyip öne doğru atılmam ile Giray'ın, beni belimden yakalayıp geri çekmesi aynı an da gerçekleşmişti.

"Manyak mısın, kızım! Ne yapıyorsun?"

"Sizin çekirdek çitlemek yerine, yapmanız gereken şeyi yapıyorum!"

"Deli misin lan, sen? Yumruklaşan sinirli iki erkeğin arasına girilir mi? Üstelik ikisi de üst düzey dövüşçü ve hesaplaşıyorlarken!"

"Burası ring mi? Olsa bile böyle vahşice mi dövüşülür? Görmüyor musunuz? Birbirlerini öldürecekler!" Gerçekten sinirlenmiştim ve her an Giray'ın yüzüne yumruğumu indirebilir, Martin'i de tekmeleyebilirdim. Böylece belki, onlardan hıncımı da çıkarabilirdim.

"Üzgünüm ama bu onların arasında ve birbirlerine kanıtlamaları gereken bazı şeyler var."

"Hadi ya. Tamam o zaman. Sorun yok. Bırakalım kanıtlasınlar. Ya siz manyak mısınız? Hoşunuza mı gidiyor, yumruklarınızı konuşturup üstünlük kanıtlama çabanız? Mağara adamlarından farkınız yok!" Giray, omuz silktiğinde sinirle önüme gelen saçlarımı geri çektim.

"Pamir! Dur artık! Lütfen!" Hilde, koşarak Pamirle Henrik'in arasına girmeden hemen önce Pamir, yumruk yaptığı elini son kez Henrik'in yüzüne indirip geri çekildi. Pamir, hırsla soluklandığında kendinde değil gibiydi. Henrik'de öyle. Hilde, kolundan tutup onu uzaklaştırırken Giraylara döndüm ve sinirle eşyalarımı aldım.

BİRSAM | YARI TEXTİNGOnde histórias criam vida. Descubra agora