part 1|özel bölüm

1.9K 141 63
                                    


bölüm şarkısı; zayn- sweat

özlemişsinizdir...iyi okumalar❤

- "Süslü Keli(m)eler" -

***

Mürekkep izleri, ellerime bulaşsın isterdim. Belki biraz daha işlesin ruhu, ruhuma. Ruhunu ruhumun içinde hissetmeyi çok severdim, yalan yok. Onun yanında yalan yok, sahtelik, veya kaçmak, kaçabilmek, hazlara, aşka karşı koymak yok. Mürekkepleri bilir, tenini çok seviyorum, gözleri bilir, gözlerime değdiğinde her şey anlamını yitirir, bambaşka anlamlar kazanır, nefes alırım. Tatlı, güzel, hoş nefesler. Bu nefeslerin içinde yaşarım, bu ciğerimde çiçekler açtıran, kalbimi hızlandıran, hissettiren, aşkı, sevinci ve sevilmeyi hissettiren nefeslerin içinde yaşarım. Yaşarız, bir şekilde yaşıyoruz. Bir şekilde, düşerek, yeni yaralar alarak, aldığımız yaraları sararak yaşıyoruz. Zaman geçiyor, elle tutulamaz, önüne geçilemez, beraber zamanın boşluğunda savruluyoruz, beraber yara alırken, o delik deşik edeceğini bildiğimiz izlerin, yaraların içinde büyüyoruz. Büyüyoruz, artık on sekizinde liseli, o eski çocuk değilim. İçimde bir yerlerde sessizce varlığını koruyor lakin değişiyor, zaman değişiyor biz değişiyoruz. Jimin, Jimin değişiyor. Özümüzü kaybetmeden, geçmişin izlerini silmeden, değişiyor, yeni anılar biriktiriyoruz. Seviyoruz, kırarak, üzerek, acıtarak, sevişerek seviyoruz. Değişiyor, değiştiriyoruz. bazı şeyler yoruyor bizi, geçen zaman yoruyor, beklentiler, inişli çıkışlı ilişkilerimiz bizi yoruyor. Yoruluyoruz, şimdi on sekiz değilim, şimdi o eski kabuğunda sıkışıp kalan Jeongguk değil, Jimin eski Jimin değil. Değiliz, eskisi gibi değiliz. Bu basit bir şekilde göze çarpıyor lakin gözden de kaçabilen bir gerçek. Çok yol aldık, annemin beni ve Jimin'i kabul etmesinden, ilişkimizi sonunda kabullenmesinden bu yana çok yol aldık, bu yolda kavgalar ettik, türlü sözlü, çekişmeli yorucu tartışmalara girdik fakat yine de, vazgeçmedik. Birbirimizin kokusundan, teninden, birbirimize verdiğimiz büyük duygulardan, hislerden vazgeçmedik. Kavga ettik, her ilişkide olur kavga. Ama her kavga, ucu ateşe benzeyen sözlerin çıktığı dudaklarımızın, alev alan dudaklarımızın birleşmesiyle son buldu. Çok yorduk birimizi, sevdik ama çok zor sevdik, zor olsa bile vazgeçmedik. Vazgeçemedim.

Vazgeçmeyi veyahut ona karşı hislerimle savaşmayı çoktan geride bırakmıştım. Onunla savaşmanın yükünü biliyordum, onunla savaşmak ne kadar zor biliyordum. Yenileceğimi biliyordum, yenilmiştimde. Pişmanlık duymadan, hislerimin arkasında durabilmek için elde ettiğim tüm cesareti, özgüveni onun varlığına borçlu olduğumun farkındaydım. Onun bende ki varlığı bana güç veren en kudretli şeydi, o benim sahip olduğum en güzel şeydi. İçinde savrulduğumuz zaman öğretiyordu bana bunu, içimde küçülmekten ziyade giderek büyüyen hisler bana ona ne kadar kapıldığımı, artık aramızdaki ilişkinin bağlarının ne kadar kopmaz, sağlam olduğunu fark ettiriyordu. Vazgecemiyordum, bana yaşattığı hislerden, acısı, tatlısı tüm duygular içinde kaybolup, kendimi bulmaktan vazgeçemiyordum. Vazgeçemezdim. Kabullenmiştim, bundan aylar belki önce. Verdiğim kararların sonuçlarından korkmadan yanındaydım, yanımdaydı. Psikolojik veya bedensel, her anlamda, her koşulda yanımdaydı. Zorluklara rağmen yanımdaydı, yanındaydım. Aylar öncesinde Jimin'i annem ve babamla tanıştırmış, onun hakkında sahip oldukları yargılarını bir nebze olsun yıkmalarını sağlamıştım. Bizi bir şekilde kabul etmişlerdi. Sevgimizi kabul etmişlerdi.

Bir nebze olsun diyordum çünkü, her ne kadar kabul de etseler, ufacık bir ikilemi, kararsızlığı annemin gözlerinde veya babamın üstü kapalı sözlerinde anlıyordum. Jimin'e tam manasıyla güvenmiyorlardı, sebebi tam olarak neydi bilmiyordum, zira ben ona güvenmeyi çoktan aşmıştım, aramızda güvensizlik gibi mühim ilişki sorunları yoktu, olmaması için elimden ne geliyorsa da yapacaktım. Sadece o güvenin, ailemin beni gözü kapalı Jimin'e emanet etmeyeceklerini, etseler bile bunun kolay olmayacağını biliyordum. Kabul ettikleri ilişkimize olan güvenleri o kadar da sağlam değildi, annem her ne kadar Jimin'e karşı sert veyahut önyargılı yaklaşmamakta gayret gösterse de, bir yerde beni düşünüyor, üzülmemi istemediğini her koşulda dile getiriyor ve ne zaman oturup sohbet etsek, o Jimin'le olan ilişkimizi, onun hastalığını, hastane sürecini soruyor, bu konuyu konuşmakta ısrarcı olmadığımı görünce konuyu hemen kapatıyor lakin ben o gözlerdeki endişeyi görüyorum. Anlıyorum. Çünkü aynı endişe bende de var. Jimin'le olan ilişkimin bana zarar vermesinden korkuyor. Bende korkuyorum, Jimin'den değil, Jiminsizlikten korkuyorum. Korkularımı saklıyorum annemden, bazen Jimin'den bile. Yine de, ruhsal metanetim, iradem bazı ince noktalarda patlak veriyor, Üzmemek için üzüldüğümde, beni düşünen, seven insanları da üzüyorum. Buna son veremiyorum, kanıma karışan bir korku var. Adına ne denir bilmiyorum, seçemiyorum. Sadece o korku Jimin'leyken, ona sarılıp, tenini okşarken, kayboluyor. Ben Jimin'de kayboluyorum. Aramızdaki ruhsal bağ hiç uzak olmasa da, bedeninin yokluğunda düşüncelerimden ittirip durduğum korkularım tekrar gün yüzüne çıkıyor. İhtimaller var ve bu ihtimallerin varlığı canımı sıkıyor. Yolun başında her şeyin mükemmel olmayacağını, hatta daha zor, ve yoldan çıkınılmaz derecede karışık olacağını biliyordum. Biliyordum, bile bile vazgeçmemiş, vazgeçememiştim. Korkularım hep vardı bu ilişkide, korkuları bile kabullenmiştim. Vazgeçmeyecektim, o vazgeçtiği anda bile vazgeçmemiştim.

Sillage | jikookWhere stories live. Discover now