12|adım hiç bu kadar güzel gelmedi kulağıma

2.6K 289 251
                                    


song| the neighbourhood- honest

Cesaretsiz bir çocuktum. Küçüklükten beri gerisinde durduğum sınır çizgilerimin dışına çıkmadan yaşıyordum. Orada yaşadığımı sanıyorum. Yanılmıştım.

Gökyüzü olduğu sandığım o sınırın içi koca bir cam kutuydu. Bana yaşamı, yaşamayı hissettirmemişti. Nefes almak neydi şu ana kadar? Kurallara, sınırlara göre yaşayıp, asla ne istiyorum ben, aslında kimim ben diye sormadan ailemizin, veya bir başkasının çizmiş olduğu yolda yürüyüp, hayatı sadece kendi çıkarları uğruna yaşamak mıydı?

Bu soruyu bana tam da şuan sorarsanız cevabını veririm. Hatta cesareti de anlatabilirim. Cesaretsiz olduğumu söylerim ama bu Jimin'le öpüşmemden tam bir-iki dakika önce için geçerliydi. Artık gerçek nefes ne biliyordum, gerçek yaşam ne. Ben kimim ve neyi istiyorum? Sınırlarda mutlu muyum?

Hepsinin cevabı dudaklarımın arasındaydı. Cesaretim de oradaydı. Şimdi doğan körpe cesaretim iki dudağımın arasındaydı, iki dudağımda onun dudaklarındaydı.

Nefes tam da oradaydı. Dudaklarının arasındaydı.

Hayatımın sadece ideallerimden ibaret olduğunu düşündüğümde, yan dairemdeki uyumsuz çocuğu her görmemezlikten geldiğimde büyümüştü bu aramızdaki etkileşim, onu uzaktan sadece izleyen biri olarak şimdi kollarının arasında olabilmekti benim cesaretim. Bu cesareti sevdim.

Çünkü bu cesaret bana nefesimi getirdi, hastası olduğum o okyanusun tadını verdi bana. Karada kalan ruhuma denizi hissettirdi. Dalgalar bizi savuruyordu, duramıyorduk. Durmak ne bilmiyorduk, okyanusuna kapılan ruhum kıyıya vuramıyordu son nefesini veren balık gibi.

Öldürdün diyordum kendime, korkan ve cesareti olmayan o Jeongguk'u sen öldürdün. Peki şimdi yaşayan kim? Park Jimin'in kolları arasındayken hiçbir şeyi umursamayan, sınırlardan kaçan o Jeongguk, ben miyim?

Benim derim şüphesiz. Hissettiğim her şey gerçek ve canlı.

Dudakları canlı. Dilime dolanan dili canlı, bir türlü inmek bilmeyen düzensiz ve hızlı nefeslerimiz canlı. Islak öpücükler, arsız ısırıklar ve arzu dolu sesler canlı.

En az onunla yaşamı bulan ruhum kadar canlı her biri. Bir elim saçlarının arasındaydı, parmaklarımla ense kökünün üstündeki siyah tutamları okşuyor, bazen de sertçe çekiştiriyordum. Diğer elim ise ensesindeki o özel dövmeyi okşuyordu. Jimin'in kucağındaydım.

Yatağının üstünde oturuyordu ve ben bacaklarımı iki yana açmış vaziyette kucağında oturuyordum. Başlattığı ilk öpücükten  alevlenen bir yangında alev alev kavruluyordu bedenlerimiz. Beynim mantıklı düşünemiyordu Jimin'in kucağında kıvranırken, ellerini vücudumun her yerinde hissediyordum. Başta acemice ve masumca başlayan öpücüklerimiz şimdi daha yoğun ve sıcaktı.

Titreyen bedenim bir türlü heyecanı üzerinden atamıyordu ama hissettiğim daha yoğun şeyler vardı. İstek gibi. Kucağındayken kalçamın altındaki varlığını belli eden erkekliğini hissetmek,  Jimin'i bu kadar çok fazla etkilemek beni utandırıyor ve  hoşuma gidiyordu.

Elleri belimi okşadı. Dudaklarımız öyle güzel uyumluydu ki, onunla öğrenmiştim öpüşmeyi. Ama sadece bedenimiz değildi öpüşen, ruhumuzdu. Jimin bir elini yavaşça belimden aşağıya indirdi. Üst bacağıma koydu elini ve yukarıya doğru ilerletti. Titredim ve inlemeye benzer bir ses çıkardım. Giderek hızlanıyordu nefeslerimiz, Jimin çok güzel öpüşüyordu. Yavaşça emiyorken alt dudağımı canımı acıtmadan tahrik edercesine ısırıyordu. Isırdığı yeri önce dili ile yoklayıp sonra emiyorken bende aynı şekilde üst dudağını emiyordum. Dolgun dudaklar hayatımda aldığım en güzel tada sahipti.

Sillage | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin