20|bu hayat benim

2.1K 200 178
                                    

song| miley cyrus- nothing breaks like a heart

Ait olduğum yerdeyim, kendimle yüzleşebildiğim, kendimden taviz vermediğim, gülüşlerimi, üzüntülerimi, hatalarımı, korkularımı saklamadığım yerdeyim. Kendimi bulduğum ve kendim olduğum yerdeyim. Ne çok aradım bu yeri, zorluklarla, mücadelelerle kavuştuğum yere ne kadar muhtaçmışım meğer.

Çizginin ilerisi yerimmiş, kendime sınırlar çizsemde, o çizgileri silebilmekte, o çizgilerden geçmekte benim elimde. Ben çizgileri silmeyi seçtim, bu seçimi yapmak için gereğinden fazla düşündüm, çok düşündüm. Aklımı yitirdiğimi sandım, çok fazla kırıldım. Belki de abartıydı bazıları, gözümde çok büyütmüştüm fakat canım yandı derim korkmadan, en doğrusuyla. Ona gelmek hem canımı yaktı, hem de canıma can kattı. Sınırları aşarak, içinden bir türlü çıkamadığım, hayatımın merkezine aldığım kurallardan kaçarak geldim yanına.

Korktum, üzüldüm, başta hep endişelerim vardı, umutsuzluklarım, güvensizliğim ve çaresizliğim vardı ona karşı. Hepsi hâlâ var ama gölge olur artık bize. Güneşin doğuşunu izlerken onunla, bizi gölgeler bile silemez, yok edemezdi.

Dalgalar gelir geçerdi kayalara, savurgan ve sert dalgalar vurur durur kıyıya, ama beni atamaz. Hiçbiri beni okyanusumdan uzaklaştıramaz. Ellerimi, dizlerimi kanatarak geldim, yara alarak, yürek yarasını bilerek geldim, içimdeki korkulara ve endişelere sağır, dilsiz olarak geldim.

Onunla yeşerecektim, büyüyecektim. Sessizliğim okyanusla çığlığa dönüşecekti, gözlerimdeki perde yıllar boyu kapatsada bakışlarımı, artık gözlerimde ona aitti. Okyanusun mavileri, onun güzel kahveleri, mürekkep izlerine aitti gözlerim bundan sonra. Şimdi, saat kaç bilmeden, zamanı düşünmeden, aklımda sadece biz varken, burnuma çarpan kokusunda kaybolurken, ait olduğum yerdeyken, birbirimize sığınak, yuva olurken, okyanus ve balık gibiydik artık.

Birimiz olmasa eksik kalırdık. Birbirimize deli gibi muhtaçtık. Bize bizden başka yabancı gelen yer, ancak mezar olurdu. Biz bize muhtaç, saklı, özel ve güzeldik. Biz birbirimize sahiptik.

Balığın okyanusa muhtaç olduğu gibi, okyanusun balık olmadan kuruyacağı gibi. Biz olmasak geride ne dalga kalırdı, ne de okyanus, ne de balık. Ben olmasam o, o olmasa da ben ölürdüm.

Ait olduğum yere deli gibi muhtaçım, aşk öyle bir hastalıkmış ki, en büyük derdi de doyumsuzlukmuş. Doyamamak, azla yetinememekmiş. Sevdiğin yanı başındayken bile gitmesinden korkmakmış, özleyip durmakmış, sevmelere, dokunuşlara, sözlere, gözlere, o kahve gözlere doyamamakmış.

Öğreniyorum. Sadece bilerek değil, dışarıdan izleyen bir izleyici gibi değil, yaşıyorum. Gerçekten yaşıyorum, en iyisinden. En delisinden, en derine işleyen ve bana her geçen gün yaşama hissi veren o duyguyu bende yaşıyorum.

Aşık oluyorum. Uzun zamandır sorguladığım tüm sorular düştü şimdi aklıma, hepsine verdiğim cevaplar aynı. Aşığım, çok aşığım. Uğruna yakıp, kül edecek kadar. Vazgeçecek, kırılıp dökülecek kadar aşığım, acılar çekmeye rağzı olacak kadar aşığım. Onunla yaşayıp, onunla ölecek kadar aşığım.

Zamanı, kendimi, nereden geldiğimi, ne istediğimi, geleceğimi, geçmişimi, hayallerimi unutacak kadar aşığım. Onunla oturup, sahilde sabahlayacak kadar aşığım.

Bu aşkın bitmesinden korktuğum kadar bizi tüketmesinden de korkuyordum. Korkular hep vardı. Duygularımın ardına, arkasına yuva yapmıştı. Korkularımı gizleyemiyordum. Dışa vurarak yaşıyordum, duygularımı çabuk ele veriyordum.

Rüzgar sertçe estiğinde, bir kez daha titredi bedenim. Gözlerim kapalı, kulağımın altında atan kalbin sesleri fazla uysal, yavaş ve huzur verici. Onun kollarının arası tıpkı bir cennet gibi. Dalgaların sesi çok yakından geliyor, eylül ayının soğukluğunu o zaman daha diri hissediyoruz. Sırtım tutulmuş, ilk olarak nerede olduğumu, olduğumuzu anlamadım. Gözlerimi yeni günün doğumuna açıncaya denk hiçbir şeyi sorgulamadım.

Sillage | jikookDove le storie prendono vita. Scoprilo ora