part 2|özel bölüm

686 41 17
                                    

bir bucuk yılın ardından merhabalar efendim buraya başladığınız tarihi yazınız

• bölüm şarkısı: zayn/bordersz

Eylül 2022

Yok olmak istiyorum.

Beni tanrının yarattığı evrene bağlayan şeyin, basit bir varoluş sancısı olmadığını on sekizinden çıkıp, on dokuzuna adım atar atmaz, veya yirmisine merdiveni çoktan dayayan kişiliğim elbet biliyordur ki, sahip olduğum kişilik ve bedenim de aynı yaşım gibi büyüyor, gelişiyor. Doğum günlerini fazla sevmiyorum, biliyorum genelde insanların 'doğum günlerini' sevmesi gerekir. Fakat ben sevmiyorum, inanın o süslü hediye paketleri, şekeri bol pasta ve kurabiyelerin kalabalıklarla beraber yenilmesi, gülüşmeler vede volümü yüksek Kahkahaların kulaklarımı tırpalaması beni içinden çıkılmaz bir bunalıma sokuyor. Ciddi söylüyorum, doğum günü partilerini hiçbir zaman sevmemişimdir. Bu düşünce şeklinin zihnimde yer etmesi yeni gelişen bir olay değil, beni tanıyorsanız; ki ben jeon jeongguk ortam insani değilimdir. Hiç bir zamanda olmadım ( bu benim gözümde sorun teşkil etmedi), bedenimi ve zihnimi yoran şeylerden pek uzak duramasam da, öğrenimimde bir yılımı çevirdiğim üniversite hayatımda partilemek gibi bir kavram yer etmemiştir. Lise de dahi düzenlenen düşük büçeli partilerde bile görünmüşlüğüm yoktur. Ben düzen ve sessizlik aşığı bir adamım. Ben kutlama ve parti nedir bilmeyen(bilmekte istemeyen) bir gencim. Bu değişmedi, değismeyecekte. Kişiliğimde sağlam kalan vede taviz vermediğim bu huyum, çevrem tarafımdan yıkılmaya çalışılsada direniyorum. Gerçekten, ipleri elimden kolayca bırakabilir ve bu parti saçmalığına ayak uydurmak zorunda kalabilirdim. Lakin odamdayım ve yerimden kıpırdamak gibi bir niyetim yok.

"Jeongguk...bu senin doğum günün. Çekingenliği bir kenara bırakmalısın bebeğim."

Hayatımın sonu gelmez sarsıcı akışlarında, beni düştüğüm kuyudan, altında ezildiğim enkazdan kurtaran biricik sevgilim, portakal saçlım (evet artık kömür karası rengi saçları mis gibi portakal renginde), Jimin'im ve onun ruhumu şeker küpü gibi eriten sesi. Lütfen, beni bu karmaşalıktan kurtar. Beni bu çıkmazlıktan ancak sen kurtarabilirsin. Bana o aptal partiye katılmamı söyleme. Gözleri yine aynı parıltılarla gergin yüzümü izliyor. O gözler ruhumu görüyor, kırılmışlıklarımı, korkularımı, heyacanımı görüyor. Jimin ve ben. Dile kolay tökezlenerek geçirdiğimiz koca iki yıl. Hayat sandığımızdan daha hızlı ve yorucu geçti. Hayatın ince ipliklerinde çokça kavga edip, çokca seviştik. Olması gereken buymus gibi. Sanki o ipin dışından çıkmak ölümden farksızmıs gibi. Şimdi basit bir şekilde iki yılın özetini çıkartabilirdi zihnim. Büyüyor ve büyümeye de devam ediyorduk. İçimizde tamamlannan ve tamamlanmayı bekleyen bir sürü boşluk vardı. Onun, Jimin yanında huzurluydum. Önemli olan buydu ve onu seviyordum. Onu çok seviyordum. Boşluklarda savurlmak beni eskisi kadar korkutmuyirdu, onunla bütünleşen bir ruhum vardı. Onunla birleşen ve giderek büyüyen bir ruh. Değişen, canlı bir ruh. Bu yüzdendir ki, kendimi paramparça, eksik, hayattan kopmuş derecede çaresiz hissettiğimfe adeta duygularıma ortak oluyor, beni uzattığı sihirli eliyle enkazdan kurtarıyor. Şuan olduğu gibi, her zaman olacağı gibi. Eski Jeongguk'un tipik asosyal huylarıyla uğraşmak istemeyen annemden bile daha sabırlı yaklaşıyor bana. Beni doğuran o değil lakin koca evrende anlayan tek kişi oymuş gibi.

"Partilemek yok demiştik. Sadece sevdiklerimiz arasında mütevazı bir kutlama olacaktı, ayrıca tanrı aşkına mutfakta gördüm; kocaman muzlu bir pasta vardı ve üstünde 'Yirminci yaşın kutlu olsun benim minik kelebeğim' yazıyordu!" Sıkıntıyla çalışma masamın döner sandalyesine oturduğumda, Jimin sesli bir kahkaha savurdu. Sinirlenmeye başlıyordum. İçinde bulunduğum durum benim açımdan büyük bir krizdi. Aşağıda üflememi bekleyen büyük bir pasta vardı, ki kalıbımı basarım kimse yirmi yaşına girdiğinde üzerinde kelebek desenleri olan gereğinden fazla çocuksu bir pastayı tercih etmezdi. İşler umduğum, planladığım gibi gerçekleşmemisti. Güya kendi aramızda minik (muzsuz ve kelebek siz) bir pastayla kutlayıp, iki bira içip şu doğum günü saçmalığına son verecektik. Arkadaşca planladığımız aktivite buydu. Eğer biricik arkadaşım Yoongi ve annem olayı tam aksine çevirmeselerdi. Eh, bir de sevgilim arkamdan saman altından su yürütmeseydi. Jimin yüzündeki etkileyici gülümsemeyle yanıma yaklaşıp tam önümde durduğunda, bir dizini krarak sanki evlilik teklifi edecekmişcesine yavaşca eğilfi. Dalgın ve karışık zihmin bir an bu durumu hayal etti. Yersiz, gereksizce Jimin'i elinde sade bir yüzükle bana evlenme teklifi ederken hayal ettim. Sonra arkadan acımasız bir ses 'düğün pastası doğum günü pastandan daha büyük olacak! Ve ondan kurtulamayacaksın!' diye hatırlattı bana gerçeğimi.

Sillage | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin