2|hatırlatırsan unutmam

2.9K 338 339
                                    

song| jaymes young; infinity

Öfkenin insan oğluna ne gibi zararlar verdiğini çokça psikoloji kitaplarında okumuştum. Öfke nedir biliyordum, öfkenin kontrolü diğer duygularının kontrolüne göre daha zordu, bunu da biliyordum.

İnsan oğlu gerçek yüzünü ancak öfkeliyken gün yüzüne çıkarıyordu. Çünkü öfkeliyken susmuyorduk içimizdekileri. Kusuyorduk söyleyemediklerimizi. Ben konuşan ve susmayan taraftım. Yan komşum ise susan bir felaketti öfke konusunda.

Susardı, ama yıkar ve parçalardı etrafındakinleri. Öfkesini yakıp yıkarak soğuturdu. Bu sabah okuldaki öfkesine bizzat şahit olmuştum ve bu bana;hayatın kitaplarda yazıldığını bir kez daha hatırlatmıştı.

Fakat arasında ufak bir fark vardı. Öfkenin tehlikeli derecede insanı ne gibi psikolojik boyuta sürüklediğini okumuştum, bugün ise o öfkeyi kanlı canlı iki koyu gözde görmüştüm.

Ve bu kitaplarda okuduğum hiçbir öfkeye benzemeyecek kadar ürperticiydi. Yan komşum Park Jimin'in öfkesiyle bir daha karşılaşmak istemiyordum.

Bu zamana kadar sanki o yan dairemde yaşayan bir ölüymüş gibi davranmıştım. Bu böyle devam edecekti.

Biten okul saatlerinin ardından, dışı turkuaz renkli, eskimiş beş katlı, benimle beraber beş ailenin yaşadığı apartmana doğru dalgın adımlarımla ilerliyordum.

Kulağımda kulaklığımla yağmurun damla damla izler bıraktığı yolda yürüyor, attığım her adımda düşünce havuzumda boğuluyordum. Her gün aklımda çizdiğim ders çalışma programımı düşünmem gerekirken, serseri yan komşumun bugün bana olan kaba saba tavrı aklımdan çıkmıyordu.

İnsanların umursamaz ve kasıntı tavırlarına alışıktım. Her ne kadar yabani olsamda, bu tip insanlarla karşılaşmıştım. Lakin hiç biri gün boyu zihnimi bulandırmamıştı. Dalgındım, adımlarımda sanki güç yoktu ve bugün her zamankinden daha keyifsiz, yorgundum.

Apartmana girdiğimde, asansöre bindim. Dördüncü kata geldiğinde derin bir nefes aldım. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim ve omuzumdan kaymakta olan sırt çantamın düşmemesi için kollarından sıkıca kavradım.

Asansör dördüncü katta durduğunda kapının açılmasıyla dışarıya çıktım. Yıllardır varlığı yokluğu bir olan komşumun dairesinin kapısına baktım. Yaptığım en aptalca şey ona yardım etmeye kalkışmam olmuştu.

Yan komşum bana diğer kasıntı insanlar gibi umursamamam gerektiğini öğretmişti. İçimdeki öfke, onun evinin evimin yanı başında olmasının gerçeğiyle biraz daha kabardı.

"Kaba, yaban ayısı." dedim sinirle, bakışlarım kapısındayken. Yüzüne söylemeye cesaret edemediğim kelimler benden izinsiz dudaklarımdan dökülmüştü.

Çünkü asla yüzüne bakıpta bu kelimeleri sarf edebilecek bir cesarete sahip olamayacaktım. Ondan çekiniyor, korkuyordum. Daha fazla oyalanmayıp evimin ziline uzunca bastım. Aradan geçen beş- altı saniye sonra annem kapıyı beline sarmış olduğu çiçek desenli mutfak önlüğüyle açtı.

"Hoş geldin minik bebeğim." Yüzündeki büyük gülümseme ile bedenimi kendine doğru çekti ve saçlarıma sıcak bir öpücük kondurdu.

"Hoş bulduk anne." dedim, bezgince, zorlukla gülümseyip. Her zaman beni ilk okul çocukları gibi karşılamasından utanıyordum. Ben büyümüştüm.

Keyifsiz olduğumu anlayan annem anında kaşlarını çattı. Muhtemelen kızaran ve iz kalan yanağımdaki küçük yarayı gördüğünde göz kapakları korkuyla açıldı.

Sillage | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin