dokuz

2K 333 353
                                    



Jennie'den

Uzun koridorda yaklaşık 5 dakikadır yürüyordum. Koridorda bir sürü yön olduğu için bir sağa sapıyor bir sola sapıyordum. Asla ama asla Mark'ın bana gösterdiği yeri hatırlayamıyordum. Kesinlikle kaybolmuştum ve Mark meraktan çatlamış olmalıydı.

Sonunda sınıfı görmemle birlikte heyecanla oraya doğru ilerlemiştim. Kapının açık olması ile birlikte kaşlarımı çatmış, içeri bakmıştım. Arkası dönük biri ellerine eldiven geçirmiş bir şeyi inceliyordu. Cüssesine bakarak rahatlıkla bir kız olduğunu söyleyebilirdim. Birilerini çağırmak için oradan ayrılmaya çalışmam ile cebimde olan falçata bir şekilde yere düşmüştü. Çıkan ses ile birlikte korkuyla koşmaya başlarken arkamdaki beden de benimle birlikte harekete geçmişti. Bir sağa dönüyor bir sola dönüyordum. Aklımca ona izimi kaybettirmeye çalışıyordum işte.

Yavaş yavaş yoruluyor ayaklarım işlevini yitirmeye başlıyordu. Hangi akla hizmet onu kendi başıma aramaya çıkmıştım bilmiyordum. Neyime güveniyordum? Hiçbir şeyime. Katille aynı köşe kapmaca oynuyor gibiydik ve o yenecek gibi gözüküyordu.

Nefes nefese kalmıştım, hızlanma çabalarım boşunaydı. 8 gün sonra değil şimdi ölecektim. Kendi sonumu kendim hazırlamıştım. Koşmamın şu dakikadan sonra hiçbir işe yaramayacağını düşünüyorken orada birini görmüş, kalan son gücümle ona doğru koşmaya başlamıştım. İyi ki arkası dönüktü ve beni görmemişti eğer görseydi benden kaçardı.

Arkasını döndüğü an beni görmüş, bununla birlikte gözleri irileşmiş bıçağını kendini korumak için bana doğru yönlendirmişti. Gözlerimden yaşlar akarken bana doğru tuttuğu bıçağı umursamamış elini tutmuştum. Benim yüzümden onun da ölmeye hakkı yoktu. Tuttuğum eliyle onu sürüklemeye çalışsam da hareket ettirememiştim. Lütfen diye yalvardım içimden lütfen bana en azından şu an güven Taehyung, katil olduğumu düşünme. Olmadı, düşündüğüm şeyler gerçekleşmedi. İlk önce yüzümü ve bedenimi turladı gözleri sonra da ellerimizi. Büyük ihtimalle ona zarar verecek bir şey taşıyıp taşımadığıma bakmıştı.

İlk önce ellerimizi ayırdı. Ardından beni duvara doğru yaslayıp bıçağı tam boynuma doğru hizaladı. Kalp atışlarım hiç olmadığı kadar hızlandığında konuştu. "Sonunda suç mahallinde yakalandın. Şimdi ne yapacaksın Jennie Kim?" ağzımı açıp buradan hemen kaçmamız gerektiğini söyleyecektim ki gelen ayak sesleri ile birlikte kafamız yan tarafa doğru döndü. Buraya geliyordu. Taehyung streslenip bıçağı boynumdan çekmeye çalışırken boynuma sürtmüş, benim acı içinde inlememi sağlamıştı. Elim acıyan boynuma gittiğinde gelen sıcak sıvı ile ne yapacağımı şaşırmıştım. Artık kaçmamın bir şeye yaramayacağını düşünerek yere çökmeye çalışmıştım fakat bacaklarıma dolanan eller beni engellemişti. Beni kucağına aldığı gibi koşmaya başlarken elinde olan bıçağı hızla yere atmıştı.

Uzun bacakları sayesinde arkamızda koşan bedenden daha hızlıydık. Bu koridordan önümüzdeki merdiveni inersek çıkıyorduk. Bir elim kanayan boynumda dururken öbür elimi Taehyung'un boynuna dolamıştım. Kafamı ise arkamızdaki silüetten ayırmıyordum. Olurda azıcık da yüzünü görürüm diye fakat asla yüzü gözükmüyordu. Biz merdivenlere ulaştığımda silüette bizimle beraber durmuştu. Merdivenlerden aşağı indiğimiz gibi kalabalığa karışmıştık. Herkes bir şeyler konuşuyordu fakat onların sesleri kulağıma bir uğultu gibi geliyordu. Beni taşıyan beden yere çöktüğünde durmak bilmeyen göz yaşlarım ile birlikte yüzüne baktım. O da bana bakıyordu. Üzgün ve pişman gibi duruyordu. Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda ilk önce elimi kanayan boynumdan çekmiş, insanların konuşmalarına tam olarak kulaklarımı tıkamıştım. Taehyung ile birbirimize bakarken gözlerimi karanlığa kapatmıştım.

suspicious ✓Where stories live. Discover now