on iki

2K 327 379
                                    



Jennie'den

Odaya en son Nayeon girdikten sonra içeride büyük bir gürültü kopmuştu. Bir sürü kişi girmiş bir daha da çıkan olmamıştı. Birden içeriden gelen yüksek bir çığlıkla korkup gerilediğimde, çoğu erkek öğrenci koşarak buraya gelmeye başlamıştı.

Lisa gelen sevgilisine sarılmış başını onun bedenine saklamıştı. Ardı kesilmeyen çığlıklarla daha da korkmaya başladığımda Taehyung kolumu tutmuş, sakin olmamı söylemişti. Nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretle hızla ona sarılırken sessizce ağlamaya başlamıştım. İçeriden öyle büyük gürültüler kopuyordu ki çoğu kişi ağlamaya başlamıştı. Bir şeylere vurma sesleri, birbirine bağıran kişiler ve çığlıklar duyuluyordu. Taehyung'da ellerini belime sararken ellerimi daha da sıkılaştırmıştım.

Taehyung bir elini saçlarıma çıkardığında eskiden çekilmekten harap olmuş saçlarımı zarar vermek istemiyormuş gibi çekingen bir şekilde yavaşça okşamıştı. O, bu dünyaya gelmiş en güzel şeylerden biriydi. Bazen beni Yunalara karşı koruduğunu duyardım, onlara kızar ve uyarırdı. Bana özel değildi biliyordum, haksızlık olduğu zaman yerinde duramıyordu. Fakat bu yine de özel hissetmemi engelleyemiyordu.

Birden Mark koşarak bu tarafa doğru gelmiş, yanımda bitmişti. Bedenimi Taehyung'tan ayırdıktan hemen sonra Mark endişeyle konuşmuştu.

"Her şey yolunda mı?" tam cevap verecekken karşımızdaki kapı büyük bir gürültüyle açılmış herkes dışarı çıkmıştı.

Nayeon o kadar kötü gözüküyordu ki. Gözleri şu son 5 dakikada kıpkırmızı olmuş, saçları dağılmıştı. Kyungsoo koşarak sevgilisinin yanına gitmeye çalışsa da gelen emirle olduğu yere kilitlenmişti.

Öğretmen elini yukarı kaldırmış bilekliği herkese gösterebilecek bir şekilde sallamıştı. "Söyleyin bakalım. Daha önce bu bilekliği Nayeon'da gören oldu mu?"

Kyungsoo görmediğini söylerken çoğu kişi ona katılmıştı. Elimi kaldırdım. "Ben de görmedim öğretmenim." Nayeon katil olamazdı, olmamalıydı.

Moonbyul elini kaldırdığında herkes pür dikkat onun söyleyeceklerini dinlemeye başlamıştı. Moonbyul'un şu güne kadar bir kere bile yalan söylediğini ne görmüş ne de duymuştuk.

"Öğretmenim ben de Nayeon'da böyle bir bileklik hiç görmedim." Mina da ona katıldığında, Nayeon zorla da olsa gülümsemişti.

Yanımdaki Taehyung birden konuşmaya başladığında irkilmiştim, sesi fazlasıyla yüksek çıkıyordu. "Mükemmel müdürümüz ve sevgili öğretmenlerimize bir soru sormak istiyorum. Diyelim ki o bileklik Nayeon'un. Ne yapacaksınız ya da ne yapabilirsiniz ki, hm? Polise mi haber vereceksiniz, velisini mi arayacaksınız veya katilin hepimizi öldürmesini mi bekleyeceksiniz? Kusura bakmayın ama siz 'aman otoritemiz düşmesin, aman rezil olmayalım, aman itibarımız yerle bir olmasın' diye şu ana kadar polisi bile aramadınız. Sizin yüzünüzden kaç arkadaşımızı kaybettik haberiniz var mı?"

Sonuna kadar haklıydı fakat müdürün bunu taktığını sanmıyordum. Öyle de olmuştu. Müdür Nayeon'u bırakmalarını söylemiş burayı da terk etmişti. Herkes dağılmaya başlarken Taehyung hızla önden yürümeye başlamıştı. Ben de peşinden resmen koşarak ilerlerken arkamdan ses gelmemesiyle kaşlarımı çatmıştım. Arkamı döndüğümde Lisa, Jungkook ve Mark orada oturup bir şeyler tartıştığını görmüştüm. Taehyung iyice benden uzaklaşmışken koşarak ona yetişmeye çalışmıştım. Tanrı aşkına onlara bağırmaya vaktim bile yoktu.

Taehyung boş bir koridor bulup en ileriye doğru gitmiş yere çömelmişti. Ben de yanına çömelip ellerimi dizlerime bağlamış başımı da Taehyung'a bakacak şekilde onlara yaslamıştım. Şaşırarak bana bakarken ben de ona bakmıştım.

"Taehyung, çıldırdın mı sen? Kendi başına niye geziyorsun? Ölmek mi istiyorsun anlamadım." kafasını iki yana sallayarak olumsuz anlamda bir ses çıkarmıştı.

Bir süre boş boş onu izlemiştim. O da benim yaptığımı yaparak ellerini dizlerine sarmış kafasını yatırdıktan sonra da bana döndürmüştü. Kalp atışlarımın hızlandığını hissederken nefesimi tutmuştum. Yüzüme düşen saçı sırf bu anı bozmamak için inatla çekmiyorken Taehyung'un hareketlenen elini görmüştüm. Yavaşça saçımı yüzümden çekmiş kulağımın arkasına sıkıştırmıştı. Saçımı bıraktıktan sonra elini yanağıma getirmiş narince okşamıştı. İlk defa bir erkekle bu kadar yakındım ve normalde rahatsız olmam gerekiyordu değil mi? Fakat rahatsız olmamış ne yapıyorsa yapmasına müsaade etmiştim.

Yanaklarımın kızardığını hissettiğimde yavaşça şeklimi düzeltmiş ayağa kalmıştım. "Şey bizi merak etmişlerdir." kızaran yanaklarımı saklamaya çalışırken kurduğum cümleye karşı gülümsemişti.

"Gidelim o zaman." kafa sallayarak onu onaylamış hızla önünden yürümeye başlamıştım, arkadan onun kıkırdama seslerini duymak sadece yanaklarımın daha çok kızarmasını sağlamıştı.

Yanıma geldiğinde yan yana yürümeye başlamıştık. Kafamı asla yukarı kaldırmıyor bakışlarımı ayaklarımda tutuyordum.

"Jennie dikkat et." Taehyung beni omuzlarımdan tutup sağa doğru döndürdüğünde daha ne kadar rezil olabileceğimi düşünüyordum. Kafamı ayaklarımdan kaldırmadığım için az önce duvara çarpma tehlikesi yaşamıştım. Çok aptal bir insandım, gerçekten. "Teşekkür ederim."

Kantine indiğimizde bizimkileri görmemle neredeyse koşar adımlarla oraya gitmiştim. Mark'ın yanındaki yerime oturduğumda Taehyung da tam karşıma oturmuştum.

"İyisin değil mi?" Mark'ın bana yaklaşarak fısıldayarak sorduğu soruya karşı büyük olacak şekilde gülümsemiş başımı aşağı yukarı sallamıştım.

Nayeon'u merak etmiştim. O odada baya yıpranmış olmalıydı. Gözlerimi kantinin içinde gezdirirken onu görebilmek için kafamı ha bire bir sağa bir sola eğiyordum ve bu da benim büyük bir ihtimalle aptal gibi gözükmemi sağlıyordu. "Jennie ne yapıyorsun?" Lisa sorduğu sorunun hemen ardından gülmeye başlarken herkes ona eşlik etmişti. Utanarak kafamı kaşırken konuşmuştum.

"Sadece Nayeon'u görmeye çalışıyordum." Lisa eliyle tereyağından kıl çeker gibi çaktırmadan işaret ettiğinde aslında bizim masaya çok da uzak olmadıklarını görmüştüm. "Sağ ol."

Nayeon'u iyice incelemiştim. Sabaha nazaran baya iyi gözüküyordu. Kyungsoo gibi bir sevgilisi olduğu için çok şanslı olmalıydı. Her zaman onu destekliyor ve yanında oluyordu. Kim bilir belki benim de bir gün böyle bir sevgilim olurdu.

Asla ama asla dinlemediğim konuşmadan birden yüksek bir kahkaha sesi duyulduğunda karşımdaki bedene bakmıştım. Neye güldüğünü bilmiyordum fakat o, çok güzel gülüyordu. Gülümsediğimi hissederken gözlerimi Taehyung'tan çekememiştim.

Artık bir şeyden emin olmuştum. Yaşadığım hiçbir şeyden bu kadar emin olduğumu hatırlamıyordum ya da hatırlamak istemiyordum.

Ben Taehyung'a karşı daha önce kimseye beslemediğim duygular besliyordum ve bundan da hiç de şikayetçi değildim.

Ben Taehyung'a karşı daha önce kimseye beslemediğim duygular besliyordum ve bundan da hiç de şikayetçi değildim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bol Taennie'li bir bölüm oldu, umarım beklediğinize değmiştir.

Ayrıca sizce de kisse az kalmadı mı? Evet, evet sizi duyuyorum bence de az kaldı. Valla benden mutlusu yok. Neyse aptal Jennie'miz sonunda anladı duygularını ona da bir şükredelim 🤲Bu arada oy sayıları düştü niye böyle yapıyorsunuz ki :( Ayrıca bölümü beğendiyseniz bunu yorumlarınızla belirtin tamam mı? Son olarak 2k olmuşuz, destekleyen herkese çoook teşekkür ederim ;)

Sizi çok seviyorum, kendinize çok iyi bakın 💕

Sınır: 52 Oy 190 Yorum

suspicious ✓Where stories live. Discover now