on bir

2K 323 352
                                    




Jennie'den

İşler çığırından çıkmaya başlamıştı. Müdür tekrar bizi çağırmış bilekliğin nasıl bir şey olduğunu anlatmamızı istemişti. Bilekliğin incelediğimiz en ayrıntılı yerine kadar anlatmıştık Mark ile birlikte.

Şu an ise müdür etrafına öğretmenlerine toplamış bütün kız öğrencilerin buraya gelmesini emretmişti. Ne olacağı hakkında hiçbir fikrimiz yoktu. Kaç gündür buradaydık ve hepimiz yorgunluktan ölecek gibi duruyorduk. Ama hiçbiri bunun hakkında bir şey yapma gereği duymuyordu.

Müdür aynı sınıfta olan öğrencilerin bir arayı toplanmasını söylediğinde kaşlarımı çatarak dediğini yaptım. Lisa ile birlikte grubumuzun yanına giderken konuşmuyorduk fakat Lisa çok tedirgin gözüküyordu. Titreyen ellerini ellerimin arasına alırken güven verircesine gülümsedim. Ne güveni veriyordum acaba? Sanki 7 gün sonra ölüm tarihi seçilmiş olan, katilin bana taktığı biri değildim.

Her gruba birkaç öğretmen gönderildiğinde müdürün ne yapmaya çalıştığını çözmeye çalışıyordum. Amacı neydi?

"Hepiniz yanınızdaki gözetmen öğretmenlerle birlikte sınıflarınıza gidiyor, çantanızı alıp geri geliyorsunuz."

"İyi de neden?" Nayeon konuştuğunda müdür derin bir nefes aldı. Nayeon cevabı almışçasına önüne dönerken sınıfına doğru yol almıştı.

Bizim sınıfta harekete geçtiğinde az çok yapacağı şeyi tahmin edebiliyordum. Büyük ihtimalle çantamızı arayacaktı.

Koridordan geçerken bizimkileri kaşları çatık bir şekilde görürken Taehyung ile göz göze geldim. Kafasını iki yana sallayıp ne olduğunu sorarken gülümsemekle yetinmiştim. O şaşırırken Mark'a ve Jungkook'a bakıp içlerini rahatlatmak istemiştim. Lisa'nın zaten tedirginlikten etrafa bakacak hali yoktu kolumu sıkıca tutmuş yürüyordu.

Bütün herkes çantasını almış tekrar geri dönüyordu.

"Hepiniz çantalarını sırtına taksın, hiçbir şeyle uğraşmayın." öğretmenin dediğiyle çantamı sırtıma takmış, devam etmiştim.

İlk gün bizi sorguladıkları yere giderken yere oturmamızı emretmişlerdi.

"Park Chaeyoung çantanı da alıp sınıfa gir."

Evet, tahmin ettiğim gibi çantaları arayacaklardı.

Park Chaeyoung'dan

"Otur bakalım" göz devirerek sandalyeye oturduğumda çantamı önlerine koymuştum. Şaşırarak bana bakarken elimi öne doğru uzatmıştım.

"Ne bekliyorsunuz? Arayın işte çantamı. Çantamı arayacağınızı anlamamak için aptal olmak gerekir."

Öğretmen dediklerim ile beraber tek kaşını kaldırdı. "Bu konularda her şeyi biliyorsun. Keşke bu zekanı sınavlarda da göstersen."

Çantamı açıp ararken sinirlendiğimi hissediyordum. Cidden özelimiz bile kalmamıştı.

Önümdeki öğretmen "temiz" diye dışarıdakine bağırırken sinirle çantamı elime alıp dışarı çıkmıştım. Bunlar çok oluyorlardı ve benim acilen bir şey yapmam gerekiyordu.

Wendy'den

Dünden beri gözlerimin şiş durması için özen gösteriyordum. Sonuçta en yakın arkadaşımı kaybetmiştim değil mi? Çok dramatik.

Adım seslendiğinde gözlerimden hemen birkaç yaş damlası dökülmüştü. Role çabuk girmiştim.

Kapıyı açıp sandalyeye oturduğumda daha çok ağlamaya başlamıştım.

suspicious ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin