•2•

7.8K 282 36
                                    

"Abi, kızın evi yanmış."

Keleş duyduğu şeyle birlikte oturduğu koltuktan bir hışımla kalktı.

"Ne diyorsun lan sen? Ne demek yanmış?"

"Bilmiyorum abi. Kızın da yeni haberi oluyor herhalde. Sadece eve bakıp ağlıyor."

Keleş sinirle hırladı. Daha sadece bir kere sesini duyduğu kıza aşık olamazdı değil mi? Düşündü Keleş. Bu kız... Bu kızdan etkilenmiş olabilir miydi? O yüzden miydi bu telaşı, siniri? 'Hayır' dedi kendi kendine. 'Ben onu kurtardım ve evine bıraktım. Onunla işim bitmeli.' Ama hiç de böyle hissetmiyordu. O kıza evini tekrar vermek istiyordu. Kız mutlu olsun istiyordu. Yüzünü bile görmediği kız...

"Ne yapalım abi? Dönelim mi?"

Keleş odasında üç tur attıktan sonra bir karar varmıştı. Evet sadece sesini duymuştu ama bu kız onun için özeldi. Daha önce hiçbir kızın sesinden etkilenmemişti. Görünüşünden bile etkilenmemişti ki! Hatta hiçbir kızdan etkilenmemişti Keleş. Bu kızda başka bir şey vardı. 'Beni ona çeken bir şey var.' Diye düşündü.

"Konum at bana. Ben gelene kadar kızın başından ayrılmayın."

"Tamam abi."

Keleş aynanın önüne geçip gömleğinin yakalarını düzeltti. Ceketinin kollarını da çekiştirdikten sonra hazırdı. Bir anda duraksadı. Ne zamandan beri dışarı çıkmadan aynaya bakıp üzerini düzeltiyordu ki böyle özenle? 'Saçmalık' dedi fakat dudağının yukarı kıvrılmasına da engel olamadı. Şimdiden kızı göreceği için heyecanlanmıştı.

Arabayı hazırlamalarını söyledikten sonra kenarda duran parfümünden bir iki kere sıktı. Saçını da düzelttikten sonra evden çıktı.

Arabaya binip tam çalıştıracakken telefonu çalmaya başladı. Kızla ilgili olduğunu düşünüp kimin aradığına bile bakmadan telefonu açtı.

"Bir sorun mu oldu?"

"Yoo. Ne alaka lan?"

Keleş derin bir nefes verdi. Arayan dostu Akın idi.

"Yok bir şey. Sen neden aramıştın?"

"Seni çağıracaktım Seyfi Abinin mekanına."

Akın konuşurken Keleş çoktan arabayı çalıştırıp yola çıkmıştı bile.

"Şimdi olmaz. Daha sonra anlatırım."

Akın, sanki Keleş görecekmiş gibi kafa salladı.

"Tamam o zaman haberleşiriz."

"Eyvallah."

Telefonu kapattıktan sonra hızını arttırdı.

~

Elis artık ağlayamıyordu bile. Etrafındaki kalabalık çoktan dağılmıştı. Sahi, ne zamandır burada böylece oturuyordu? Yanıp kül olmuş evinin karşısında öylece duruyordu.
Önce babası, sonra da babasından kalan tek şey olan bu ev gitmişti elinden. İçinde hatıralar, anılar vardı. Bu evde doğmuş, bu evde ağlamış, bu evde gülmüş, bu evde büyümüştü. Babası büyütmüştü onu. Annesi o doğarken ölmüş fakat babası ona asla annesizliği hissettirmemişti. Babası ona hem anne, hem arkadaş olmuştu. Her şeyiydi onun. Babasıydı o ev. Ondan kalan bu evin yok olması Elis için bir son gibiydi. Savunmasız kalmış hissediyordu. Bitmişti işte her şey. Bitmişti...

Keleş arabayı kenara park edip adamlarının yanına gitti. Gözleri önce yanmış evi buldu. 'Fena yanmış.' Dedi sessizce. Gözleri sonra evin tam karşısında yere çökmüş evi izleyen küçük kıza takıldı. Gözü kıza değdiği andan itibaren kalbi hızlanmaya başladı. Nefes alışverişleri arttı. Derin nefesler almaya çalıştı. Bu oydu. Sesini duyduğu kız. Bu küçücük kız onun kalbini nasıl böyle hızlandırmıştı ki?

KELEŞحيث تعيش القصص. اكتشف الآن