•11•

3.9K 145 2
                                    

Karşımda yaklaşık 6-7 yıldır görmediğim arkadaşım duruyordu. Tolga... Lisedeki en yakın arkadaşım. Sonrasında o üniversite için başka şehire gitmişti falat telefondan konuşuyorduk yine. Son bir kaç yıldır, bir kaç ayda bir konuşuyorduk sadece. Ama hâlâ yakın arkadaştık.

Şaşkınlığımı atınca koşup sarıldım.

"Çok özlemişim kızım!"

"Ben de! Neden söylemedin geleceğini?"

Gücenmiş bir tavırla ayrıldım. Tam o ara arkadan bir öksürük sesi geldi. Ah Kemal! Tolga'yı görünce Kemal'i unutmuştum.

Tolga bir bana bir de Kemal'e baktı. Kafasını hayırdır der gibi salladı.

"Aa şey. Bu Ke-"

"Keleş."

Kemal sözümü kesip Keleş demişti.

Tolga kaşlarını çattı.

"Keleş mi?"

Tabi adını Keleş sanmıştı. Ben de ilk duyduğumda garipsemiştim.

"Aslında is-"

"Evet Keleş. Ve sen de Tolga oluyorsun."

Neydi bu tavır şimdi? Arkadaşıma karşı neden böyle davranıyordu. Şu anda gördüğüm Kemal ile evdeki Kemal arasında dağlar kadar fark vardı.

Hiçbir zaman bana sert davranmamıştı. En sinirli olduğu anı, o arabadaki hali... Bana sinirlendiğini sanmıştım. Ama o zaman, o sinirine rağmen bana anlayışla ve yumuşak bir tavırla yaklaşmıştı. Benim onu sakinleştirmem gerekirken o beni sakinleştirmişti.

Şimdi ise sinirle bakan bir adam vardı karşımda.

Kemal bir kaç adımda yanıma gelmişti. Bir eliyle arkamdan market arabasına tutundu.

"Senin ne işin var bu adamla?!"

Tolga'nın sorduğu soruya karşılık kaşlarımı çatmıştım. Nasıl yani? Tanışıyorlar mıydı?

"O ne demek Tolga?"

"Hayırdır? Bir sıkıntın mı var benimle?"

Tolga'nın ellerini yumruk yaptığını gördüm. Kemal ise hâlâ sinirliydi fakat yüzünde anlamlandıramadığım bir gülümseme vardı. Sinirli bir gülümseme gibi.

"Siz tanışıyor musunuz?"

"Tanışıyor muyuz Tolga?"

Bu ne demekti şimdi? Aklım o kadar karıştı ki. Birbirleriyle tanışıyor gibilerdi. Ama nereden? Tolga'nın Kemal'le ne işi olabilirdi ki?

Sonuçta Kemal iyi işler yapmıyordu. Bu gayet belliydi. Tolga ise kendi halinde biriydi. Biraz başına buyruktu ama kötü şeyler yapmazdı.

"Tanışmıyoruz."

Dişlerini sıkarak söylemişti bunu. Ne söylemem gerektiğini bilemezken Kemal'in telefonu çaldı. Ekrana bakıp bana uzattı.

"Efendim?"

"Elis patlamış mısır! Onu unuttuk!"

Şöyle bir anda bile gülümsemiştim Mustafa Abiye.

"Aldım onu. Onsuz olur mu hiç?"

Gözüm Kemal'e kaydı. Hâlâ sinirle Tolga'ya bakıyordu. Tolga da aynı şekilde ona.

"Olmaz olmaz. Hiç olmaz! Çabuk gelin ama. Ben giyindim bile!"

Kemal'e baktım.

"Tamam hemen geliyoruz."

Telefonu kapatıp Kemal'e verirken Tolga konuştu.

KELEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin