|2.0|

10.3K 682 393
                                    

Draco yemekten önce Harry ile konuştukları yerde durmuş, heyecanla Harry'nin gelmesini bekliyordu. Stresliydi. Biraz da huzursuzdu. Harry'ye kendisini affettirmeye çalışacaktı, evet. Ancak bunun yanında artık ona hislerini söylemenin de zamanının geldiğini düşünmüştü. Harry'nin cevabı ne olursa olsun söylemeye kararlıydı. Buna rağmen, Harry ters tepki verirse diye çok korkuyordu. Sonuçta Harry ile aralarındaki ilişki her ne kadar seks arkadaşlığı gibi basit olmasa da, birbirlerini sevecek düzeyde değillerdi. Yani en azından Draco, Harry'nin kendisine karşı bir şey hissetmediğini düşünüyordu.

Ancak bir yandan da umutluydu. Şu bir kaç ayda Harry her zaman Draco'nun yanında olmuştu. Draco'yu hep özel hissettirmişti. Kötü hissettiği zamanlarda destek olmuş, mutlu olduğu zamanlarda mutluluğuna ortak olmuştu. İyi bir dost da olmuştu aynı zamanda. Eğer Harry kendisine karşı bir şeyler hissetmiyorsa bile, bu arkadaşlığı devam ettirmek istiyordu. Bunun için de önce Harry'nin gönlünü almalıydı. Kırdığı kalbi tamir etmeliydi.

O böyle düşüncelere dalmışken, koridorun ucundan Harry görüş açısına girdi. Ellerini ceplerine sokmuş, düz bir ifadeyle Draco'ya doğru yürüyordu.

Draco'nun yanına geldiğinde, tam karşısında durdu ve yeşil gözlerini griliklere dikti. "Ne söyleyeceksen çabuk söyle."

Draco onun sesinde soğukluğu fark edip yutkundu. Cesareti biraz kırılmıştı ama hemen pes etmemeliydi. "Burada konuşmayacağım seninle. İhtiyaç odasına gidelim mi?"

Harry gözlerini kısarak, "Daha demin sana beni oraya çağırmaman gerektiğini söyledim." dedi. "Ne konuşacaksak burada konuşalım."

"Ama seks için çağırmıyorum ki." dedi, Draco ve öne atılıp onun bileğini tuttu. "Oraya gitmemiz daha iyi olur. Çünkü gecenin bu saatinde senin gönlünü alabileceğim başka bir güzel mekan yok okulda."

Harry bir kaç saniye Draco'nun suratını inceledi. Sonra derin bir nefes alıp, "İyi," dedi. "Gidelim."

Draco gülümsedi ve Harry'nin bileğindeki elini biraz daha aşağı kaydırıp, parmaklarını Harry'nin parmaklarının arasına geçirdi. Bir kaç saniye Harry'nin bir tepki vermesini bekledi ama Harry elini çekmiyordu. Bunun üzerine gülümsemesi daha da genişlerken, Draco farkında olmadan onun elini sıkıca sıktı ve yürümeye başladı.

Okulun ıssız koridorlarını geçip merdivenlere ulaştılar. Merdivenleri tırmanıp, yedinci kata ulaştıklarında ikisinin de ezbere bildiği koridorları geçip, ihtiyaç odasının tam önünde durdular. Sonra Draco gözlerini kapatıp, her zaman düşündüğü mekanın aksine bu sefer farklı bir mekan düşündü. Sonra da Harry'nin elini bir an bile bırakmadan kapının önünden üç kez geçti. Kapı açıldığında ise, Draco önden, Harry arkadan içeri girdiler.

Oda'ya Gryffindor renkleri hakimdi. Kapının tam karşısında boydan boya bir cam vardı. Camın önünde, diğer odada olduğu gibi yine bir masa bulunuyordu ama bu sefer içkiler yerine yemeklerle süslenmişti. Aynı zamanda ortamı daha da romantikleştirmek adına masanın ortasında güzel bir mum konmuştu. Odanın sol tarafında yine bir yatak vardı. Draco, eğer Harry ile barışırlarsa ve bir umut, olumlu bir cevap alırsa, onunla uyumak istemişti. Bu güzel akşamdan sonra ortak salona dönmelerini hiç de içi el vermiyordu. Odanın sağ tarafında bir kapı bulunuyordu. Orası da, diğer odada olduğu gibi banyoya açılıyordu.

Ancak diğer odayla bu odanın arasındaki en büyük fark, tavandı. Tavan, Draco'nun istediğinden de güzel olmuştu. Gece görünümüne sahipti ve tavanı kaplayan yıldızlar vardı. Öylesine yerleştirilen yıldızlar da değildi. Draco takım yıldızını, odanın tavanına işlemişi.

Draco bakışlarını Harry'ye çevirdi. Tepkilerini merak ediyordu. Harry'nin gözleri şaşkınlıkla tavana dikilmişti. Buna rağmen dudakları güzel bir gülümsemeyle yana kıvrılmıştı. Hafiften yanakları da kızarmış mıydı, yoksa Draco hayal mi ediyordu bilmiyordu ama onu böyle etkileyebilmiş olmak içindeki umut tohumlarının yeşermesine neden olmuştu.

Trade | DrarryWhere stories live. Discover now