|2.5|

8.2K 566 442
                                    

Pansy Parkinson koridorda emin adımlarla yürüyordu. İçinde tarif edemediği bir duygu vardı. Bu duygu, arkadaşları sevdiği kişilerle sevgili olduğundan beridir vardı aslında. Tam olarak ne olduğunu çözemiyordu ama huzursuzdu. Bu huzursuzluğu ise giderebilen tek bir kişi vardı.

Hermione Granger.

Ne ara ona karşı bir şeyler hissettmeye başladığını bilmiyordu. Bildiği tek şey, Theo sayesinde bunun farkına varmış olduğuydu. O günkü kahvaltı sonrasında Theo ile uzun bir konuşma yapmışlardı. Granger'a olan bakışları, hareketleri ve daha nicesini... Theo hepsini gözlemleyip Pansy'ye söylemişti ve Pansy ilk başta reddetse de, sonradan düşününce Theo'nun dediklerinin doğru olduğunu anlayabilmişti.

Belki de Pansy'nin bu içinden söküp atamadığı duygu, imrenmeydi, bilmiyordu. Ancak tek bir gerçek vardı ki, Hermione Granger'ın yanında kendisini hiç olmadığı kadar iyi hissediyordu. Şöyle bir geçmişe baktığında, onunla her dakika kavga etmeleri çok saçma geliyordu. Neden böyle mükemmel bir insanla kavgaya tutuşmuştu ki?

Aslında şu an bunların bir önemi yoktu. Arkadaşlarının da dediği gibi, karşılık alsa da almasa da, Hermione Granger'a hislerini söyleyecekti. Pişman olmamak için.

Adımlarını hızlandırdı ve koridordan sağa sapıp, yürümeye devam etti. Kütüphane kapısından içeri girdiğinde gözleri hemen etrafta dolandı. Onu bulması çok uzun sürmemişti. Çünkü Hermione Granger, her zamanki gibi Pansy ile proje ödevlerini yaptıkları masada oturmuş, kitap okuyordu.

Pansy yüzündeki gülümsemeye engel olamadan ona doğru adımlamaya başladı. Yanına geldiğinde, sandalyeyi çekip karşısına oturdu. Bu sırada da Hermione kafasını kitaptan kaldırmış, kaşlarını hava kaldırarak Pansy'ye bakmıştı.

"Bakıyorum da bu güzel havada yine kendini kütüphaneye kapatmışsın."

Hermione gülümsedi. "Harry ve Ron sevgilileri ile vakit geçirdiği için biraz sıkıldım. Kitap okuyayım dedim ben de."

"Aynı şeyden muzdaribiz." dedi, Pansy. "Ancak kitabını alıp bahçeye de çıkabilirsin. Kendini kütüphaneye kapatmana gerek yok."

"Bir dahakine öyle yaparım." dedi, Hermione. Sonra da kitabını kapatıp masaya koydu. "Bu güzel günde senin kütüphanede ne işin var peki?"

"Seni görmeye geldim."

Hermione şaşkınlıkla Pansy'ye baktı ve gözlerini bir kaç kere kırpıştırdı. "Beni mi görmeye geldin?"

"Evet." dedi, Pansy, "Arkadaş olduğumuzu sen söyledin. Burada yalnız başına oturduğunu tahmin ettim ve seni görmeye geldim."

"Beni her defasında daha da çok şaşırtıyorsun, Parkinson."

"Daha fazla şaşırmaya hazır ol o zaman, Granger."

Hermione gülümsedi. "Dört gözle bekliyorum."

Pansy'nin gözleri Hermione'nin gülüşüne indi ama hemen kendini toplayıp gözlerini kaçırdı. "Bugün Draco'yu göremedim. Sen Potter ile konuşabildin mi?"

"Hayır ama Haden'dan aldım haberleri."

"Neler olmuş?"

"Lucius Malfoy iki oğlunu da kabullenmiş." dedi, Hermione. "Hatta Potter'ları Noel'de yemeğe çağırmış."

Pansy şaşkınlıkla gülümsedi. "O adamdan böyle bir şeyi asla beklemezdim."

Trade | DrarryWhere stories live. Discover now