Ice Angel-LS

Candy

Louis buz pistin üzerinde dengesini yakalayarak ileride ısınma hareketleri yapan Harry'nin yanına kaydı. Bir haftadır koreografi üzerinde çalışıyorlardı. Harry'nin gerçekten yetenekli olduğunu düşünüyordu ki kazandığı küçük çaplı bir çok yarışma da bunu doğrular nitelikteydi. Kırmızı burnunu çekip duran, aynı şekilde kırmızı yanaklı kıvırcık oğlan günlerdir aynı ince tişört aynı ceketle geliyordu ve Louis üşüdüğü için ceketini vermeyi teklif ettiği dört beş seferde reddedilişini anlayamıyordu. Ne konuşuyordu, ne doğru düzgün selam veriyordu, ne söylenene itiraz ediyordu...

Louis ya da Elena genelde onun hareketlerini düzeltme ihtiyacı duymuyorlardı ancak bazen ayaklarını düzgün tutması için direktif verdiklerinde söylediklerine pişman olacak kadar özür işitiyorlardı. Louis'nin fark ettiği bir diğer ayrıntıysa arada tribünde oturup üzerindeki paçavralara rağmen son model telefonuyla oynayan adamdı. Kahverengi eski püskü bir mont, yine eski bir pantolon ve çirkin bir beresi olan adam bazı günler öylece orada oturuyordu. Harry'nin soğuktan kızardığı belli olan burnunun aksine adamın burnunun çevresinde ve yüzünde oluşan kızarıklık sarhoşluğun ürünü gibi duruyordu. Elena'ya sormamıştı ama adamın Harry ile ilgisi olduğunu anlayabiliyordu. Çünkü Harry o adam ne zaman gelse hiç hata yapmıyor, titreye titreye dik durmaya uğraşarak kendini daha fazla zorluyordu.

Tribünlere bakınca o adamı görmemesi bu sefer için bir şansmış gibi geldi kendisine. Biraz daha hızlanarak Harry'nin yanına vardı. Soğuktan pembeleşmiş yüzüne rağmen alnı boncuk boncuk terlemiş olan yeşil gözlü oğlan patenlerinin iplerini çektirerek bağlıyordu. Louis bir haftadır daha önce hiç o tonda bir yeşil görmediğini düşünüyordu. Kıvırcığın gözleri, tir tir titreyen buz gibi olmuş bedeninde, donmuş yüzünde eşsiz bir mücevher gibi parlıyordu.

Kendini cesaretlendirerek sordu.
"Merhaba Harry, bugün nasılsın?"

Harry her zamanki gibi dudaklarını kemirerek alttan bir bakış atmakla yetindi. Yeşil hareler saniyesinde Louis'nin gözlerinden köşe bucak kaçıyordu. Dik duran ve özgüvenli insanlar onu her zaman çok etkilemişti. Kendisinin olamadığı gibi ayakta durmayı başaranlara imrenirdi. Louis tam da o profile uyan biriydi, Harry ona gizlice hayranlık beslemesine engel olamıyordu. Koreografilerinin hareketlerini kusursuz yapışı, Elena ile sohbet ederken gülümseyişi, kısılan mavi gözleri, şekilli yüzü... Onun gibi olmak isterdi. Derince iç çekerek her zamanki gibi en başa gitmeye kalktı. Başlamadan önce birkaç tur pisti hızlı hızlı dolanıp hazırlanmaya uğraşıyorlardı. Ancak kolunu kavrayan sıcak el yüzünden yeşil gözleri irice açıldı, donup kaldı.
Omzunun üzerinden koluna dolanan parmaklara baktı. Dokunamazdı. Ömrü yarışmalarla geçmişti, yarışmalar dahilinde değilse birilerine dokunmasına izin yoktu.
"Y-yapma." Dedi zorlanarak.

Burada olmadığı bilse bile sanki onun delici bakışlarını üzerinde hisseder gibi bir korku sinmişti üzerine. Ürkek yeşilleri etrafı tararken kolunu çekiştirerek Louis'nin tutuşundan kurtardı. Omuzları rahatsız bir ürpertiyle titrerken geriye doğru kaydı.

Kendisi hep bunu çekiyordu zaten, kimi zaman çok kimi zaman az. Louis'nin de başı tehlikeye girsin istemiyordu. Aceleyle buz pistin üzerinde hızla kaymaya başladı. Louis sorgulayıp kaşlarını çatarak beklediği bir süreden sonra aynı onun gibi kayarak hızlandı.

Anlayamıyordu. Cidden meraklanmaya başlıyordu ve tavırlarını bir mantığa uyduramıyordu. Belki de o tribündeki adamla konuşmalıydı? Ama önce o adamın durumla ilgisini kavramış olmalıydı. Ya güvenilemeyecek birisiyse ve ondan kaynaklanıyorduysa? Harry'nin psikolojik bir sorunu olmasi fikri bile geçmişti aklından. Nasıl bir şey olabilir diye düşünüyordu da belki de insanlarla temas halinde olmayı sevmeyen birisiydi? Hayır, dedi. Elena ile böyle bir çekince durumu yoktu. Arama motorları önüne bir şeyler sunabilirdi, internette aratacak kadar ilgisini çekmesine de şaşırmıyor değildi. Basit bir partner olma işi olarak benimsemesi daha mı iyi olurdu? Harry'nin haberi olsa belki de kendi üzerine böyle bir araştırmaya sinirlenirdi. En iyisi hiç girişmemekti.