"Are You There Angel? Please, Don't Go."

255 46 15
                                    

3 Mart 2019

Harry, pencerenin kenarında korkarak Liam'ın gelmesini bekliyordu. Eğer başarbilirlerse Nelson'a görünmeden hastaneye gideceklerdi. Chad gideli bir ay olmuştu ve Harry daha dönmeyeceğini biliyordu. Kurabiyelere iğrenç tozu paketleriyle doldurur, aylarca ortalıktan yok olurdu bazenleri. Harry, o zamanlarda yatakta uyuyabildiği ve eline biraz para geçerse pamuk şeker alabildiği için çok mutlu olurdu. Chad geriye bir şey bırakmazdı ama sokakta Harry'yi dilenci sanıp para verenler oluyordu. Chad olmadığından elinden de alınmıyordu para. Önceden olsa o gider gitmez Anwer'ı arardı. Haftalarca ne isterse onu yapmak için peşinde dolanır, umut ışığıyla parlayan yeşillerini Anwer'ın üzerine dikerek minnet duyduğundan her şeyini verirdi ona.

Seviliyor sanmıştı, ufacık değer görmek için kendini parçalamıştı hayatı boyunca. Anwer'ın minicik kıvrılan dudağının kenarındaki gülümsemenin sebebi olmayı dilemişti, ne isterse istesin bu yüzden karşı koymamıştı ya zaten. Ağlamamak için kendini sıka sıka canı feci halde yansa bile sunmuştu bedenini ona. Sırf o istiyor diye, kendisini borçlu hissetmişti sanki. Yapması gerekliymiş gibi gelmişti. Anwer ona dokunduğunda ağlayıp dururdu çünkü çok canı yanardı ama yine de Anwer'a belli etmemek için de kendisini paralardı.

Elini ufacık şişliğin üzerine koydu karnında. Meleği bırakmamıştı onu, yalnızlığına ortak olmuştu. Harry tonlarca damlasını Meleğinden özür dilerken de döküvermişti. Kaç kere
'Özür dilerim Melek, sana istediklerini veremiyorum. Özür dilerim affet beni, seni bu hayata sürükleyemem.' Diye ağlayarak uyumuştu. Doğru düzgün yemek bulabilse haline şükrederdi normalde şimdi canı pamuk şeker ya da pastanedeki sıcacık hamur kokan poğaçadan istedi diye özür diliyordu. Dudaklarını dişleye dişleye ona bakamadığı için af dileniyordu. Elinden bir şey gelmiyordu ki, daha karnını doyuramıyordu...

Bu yüzden de teşekkürlerini sıralıyordu işte. Olması gereken kadar büyümediğini karnının, Meleğinin gelişiminin iyi olmadığını tahmin edebiliyordu. Yine de bırakmamıştı onu Melek. Chad'den dayak yediğinde bile onunla kalmıştı.
'Teşekkür ederim Melek, gitme olur mu? Gidersen, nasıl yaşarım?' Diye de ağlayıp duruyordu. Sonra da durup ağladığı için onlarca kez özür diliyordu. Liam, gelecekti hem belki pamuk şeker alabilirdi değil mi?
"Tanrım ne olur, ne olur ona bunu vereyim hiç yoktan." Dedi gökyüzüne doğru.

Karnını okşadı usulca. Başlarda dokunmaya bile korkuyordu, zarar veririm diye elini bastıramıyordu. Chad ona vurmasın diye ne derse eksiksiz yapmaya daha itaatkar davranmaya başlamıştı. Son bir aydır da evde olmadığından daha rahattı, sonrasında nasıl saklayacaktı karnını? Anwer'dan yana umudu da sönmüştü. Sevdiği adamın bedeni için para ödediğini öğrenince vücudundan utanmıştı. Haftalarca bakamamıştı aynada kendisine, hâlâ bakacak olursa kaçırıyordu gözlerini. Aptal hevesi, yitik umudu, kırılan sevgisi çarpıyordu yüzüne aynada. Karşısında duran para karşılığında satılmış insana bakamıyordu, bu oluşundan iğreniyordu. Kendinden iğreniyordu. Yalnızdı, kimsesi yoktu.

Hala soğuk olan havada buğulanmış cama koydu işaret parmağını. Bir eli karnını okşamaya devam ediyordu.
"Yalnızız Melek. Sana bu hayatı verdiğim için özür dilerim. Kimse istemez ki bizi yanında, hele beni hiç istemezler artık... Çok kirlendim Melek. Bu kirli bedende can bulduğun için özür dilerim. Ama yemin ederim vereceğim. Sana daha iyi bir hayat vereceğim."

Bırakacaktı onu. Bildiği en iyi yer yetimhaneydi. Koruyamazdı ki... Kendi hayatını yaşasın istemiyordu. Kıyafetleri olsun, yemek yiyebilsin, her gece yatakta uyusun, okula gidebilsin... Harry'nin yapamadığı, ona veremeyeceği her şeyi yapsın istiyordu.
"Annem gibi mi olurum o zaman Melek? Çok kızar mısın bana o zaman?"

Ice Angel-LSWhere stories live. Discover now