Blue Blanket

274 52 34
                                    

Oturduğu rahatsız yerde dirseklerini dizlerine yaslamış, başını eğmiş parmaklarıyla oynuyordu Louis. Saatlerdir olduğu gibi bir kez daha sıkıntıyla nefes aldı. İçine adım adım girdiği bir pislik vardı ve sadece Harry'ye ulaşmak sonra elinden tutmak için yapıyordu bunu. En dibe çökecek olsa bile durmamaya kararlıydı, üstelik o batağa girdikten sonra tekrar çıkabilecek miydi bilmiyordu. Daha da önemlisi Harry'yi itebilecek miydi dışarı, kendisi kalacak bile olsa.

Gördükleri, tanık olduğu şeyler sadece çok azıymış gibi geliyordu. Eşeledikçe tanrı bilir nelere ulaşacaktı? Harry bu bataklıkta tüm yaşamını geçirmişti değil mi? Güçlü bir asit gibi damlaya damlaya ne çok yara açılmıştı, tahmin edemiyordu. Hırsla nefesini verdi, çenesini sıktı. Buradan çıkmalı, o meleği almalıydı. Şu an ne yapıyordu? Gözlerini yumunca, kusursuz kıvırcıklar, her daim ürkek yeşiller, şekilli kaşları, bembeyaz teninde tezat pembe dudakları belirdi. Chadwick denen adam Louis buraya tıkıldıktan sonra ne yapmıştı? O iyi miydi? Gelip alacağım dediği hâlde gelmedi diye kırılmış mıydı? Göğüs kafesine boğazındaki yumrunun daha da büyüğü çöktü. Ağlıyor muydu yine?

Farkında olmadan birbirine doladığı parmaklarını eklemleri beyazlayana kadar sıkmıştı. Mavi gözler yerden kalkmadan tek bir noktaya odaklı, sinire bürünüyordu. Demir parmaklıkların ötesindeki kapı şiddetle açılınca kafasını bir anda kaldırdı. Kendisine çatık kaşlarla yaklaşan esmer adama bakındı. Saçları her zamanki gibi düzenli, üzerindeki takım elbisesi kırışıksızdı.
Arkasından gelen polis memuru memnuniyetsiz bir ifadeyle elindeki anahtarı kilide soktu. Louis canı ölümüne sıkkın olsa da kendisine birazdan seni azarlayacağım der gibi bakan adama ufaktan sırıttı.

"Hoşgeldin Zayn."

Zayn sinirle gözlerini devirdikten sonra kapıyı açan, oldukça huysuz adama kafasıyla çıkması için işaret verdi. Kolunda tuttuğu kaşe montu, hiç bozulmadan hep orada duruyordu. Louis montu görünce daha çok sırıttı.
"Louis, avukat olmam senin adam dövdüğün için arkanı toplayacağım anlamına gelmez."

Louis yerinden kalkmadan başını sola doğru eğip gözlerini kıstı.
"Evet, o anlama gelir."

Zayn, bıkkınca gözlerini yumdu. Louis'nin tam önünde durdu.
"Adamın birinin kafasını klozete sokup sonra da duvara vurarak başını kanatmışsın. Şikayetçi oldu tabiki. Ne bekliyorsun benden, mucizeler yaratmamı mı?"

Louis, ayağa kalkıp ona yaklaştı.
"Çoktan serbestim Zayn, boş yapıyorsun. Hallettiğini biliyorum."
Zayn, onun özgüvenine yüzünü buruşturdu.
"Tek şansın adamın şikayetini geri çekmek için parayı kabul etmiş olması."

Louis'nin ateş saçan gözleri hızla ona döndü.
"Para mı verdin bir de?"
Zayn kızgın gözlerini mavilere dikti.
"Ne bekliyordun? Şikayetini çekmeden nasıl çıkabilirsin sanıyorsun?"

Gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştı. Pekala, bununla sonra ilgilenecekti gerekirse es geçecekti. Şimdi vakit kaybedemezdi, gidip kıvırcığı bulmalı; o gittikten sonra ne olduğunu öğrenmeliydi.
"Teşekkürler dostum."

Aceleyle nezaretten çıkacakken Zayn kolundan yakaladı.
"Louis,sen durduk yere böyle saldırgan şeyler yapmazsın. Neler oluyor?"

"Sonra anlatırım belki Zayn. Benim bile bilmediğim tonlarca şey var gibi hissediyorum."
Zayn, gergin bir şekilde kafa salladı.
Louis, durakdayarak ona baktı.
"Araban yanında değil mi?"

Onayı alınca başını daha da dikleştirdi.
"Beni hemen bir yere götürmen gerek."
Zayn sorgular gibi bir bakış attı. Neresi olduğunu soramadan Louis, sözünü kesti.
"Yeterince zaman kaybettim. Çok çabuk gitmem gerek."

Ice Angel-LSWhere stories live. Discover now