Pain For A Little One

234 50 21
                                    

Louis elindeki poşette duran yemeği dökmemeye çalışarak hızla yürümeye devam etti. Hastanenin olduğu caddeden iki sokak öteye kadar yürümüş,sonunda bir restoran bulmuştu. Aynı koşuşturmayla tekrar hastaneye dönüyordu. Cebindeki son parayı da yemeğe vermişti ama bir önemi yoktu. Harry için diye düşündü.
'Bir melek için.' Harry bembeyaz tüyleriyle bir güvercini anımsatıyordu ona. Masumiyetin sembolü gibiydi sanki. Paslı bir kafeste yıllarca saklanmış, göklere kavuşamayan bir güvercin...

İç çekip hastanenin ön bahçesine gitti. Cam kapının dibinda dikilmiş sigara içen adamı gördüğünde adımları durdu. Gözleri hırsa eşlik ederek irileşiyordu, elindeki poşeti avcuna öyle sıkıştırmıştı ki biriken sıcak parmak uçlarını yakıyordu. Louis, o soğukta içinden gelen öfkenin dalgasıyla yandığını hissediyordu. Sakinliğini sadece o an için koruyarak danışmaya gitti. Elindeki paketi samimi tutmaya uğrastığı gülümsemesiyle masanın üzerine koydu. Danışmadaki kadın gözlüklerinin üzerindenn gözlerini ona dikti.
"Ufak bir işim var da, birazdan gelip alacağım burada dursa sıkıntı olmaz değil mi?"
Kadın bıkkınca başını iki yana salladı. Paketi bırakır bırakmaz tekrar dışari çıktı.

Adını bile bilmediği ama uğursuzluğu tek görüşte belli olan adam ayağının ucuyla bitmiş sigarasını yerde eziyordu. Louis, adamın nefes almasına bile uyuz olduğunu farketti. Sonra hiç tanımıyormuş gibi adama yaklaştı, doğrusu pek tanıdığı da söylenemezdi.
"Pardon? Tuvaletleri bulamadım da nerede biliyor musunuz acaba?"
Adam kemerli yamuk burnunu kırıştırdı. Teni yanıktı ve Louis ne kadar çirkin olduğunu düşünmeden edemiyordu, dibine kir toplanmış tırnaklarıyla kirli sakalını kaşıdı.
"Başka adam mı yok soracak? Git içeriden bul birini."

Sesi normali buymuş gibi çatallıydı. Kelimeler ağzından doğru düzgün çıkmıyor,sanki dili dönmüyormuş, kafası güzelmiş gibi konuşuyordu.
"İlk sizi gördüm efendim, acaba neredeyse gösterebilir misiniz?"
Adam çenesini oynatıp Louis'yi süzdü. Memnuniyetsiz bir ifade taşıyordu. Kafasıyla hastanenin iç kısmındaki ilk kolidoru gösterdi.
"Şurdan git en sonda."
Louis bakınır gibi yaptı. Tuvalet nerede tabiki biliyordu, amacı farklıydı. Her yanı siyah, koyu kahve lekelerle dolu montunun cebinden başka bir sigara çıkarmış olan adama döndü.
"Nerede olduğunu pek anlayamadım efendim, gelip gösterseniz?"
Adamın gözleri seğirdi, yapmacık bir gülümsemeyle ona döndü.
"Siktirip gidecek misin artık?"

Louis şaşırmış gibi bir ifade takındı, içten içe bu terbiyesizliğin kat ve kat fazlasını elbette bekliyordu ancak ufak rolüne devam etmeliydi.
"Üzgünüm efendim. Tabi, tabi giderim."
Arkasını dönüp sağa sola bakındı. Bulamıyormuş gibi sıkıntılı görünmeye uğraştı, adamın bakışlarını sırtında hissediyordu. Biraz sonra omzuna çarparak yanından geçti,
"Gel." Dedi sadece.

Louis omzunu tutup yüzünü düşürdü öfkesi her saniye artarak adamı izledi. Koridorun sonuna kadar sessizce takip etti onu. Tuvaletlerin önüne varınca, kibirle kendisine bakan adama büründüğü ifadeden sıyrılıp nefretle dikti mavilerini. Kolundan sertçe yakalayıp kimsenin görmediğinden emin olarak tuvaletten içeriye itekledi.
Adamın kaşları çatılmış sinirle ona bağırıyordu.
"Ne sikim yapıyorsun orospu çocuğu?!"

Kapının kilidini iki kez çevirdikten sonra anahtarı cebine atıp adama yaklaştı.
"Adını söyle."
Adam yüzü öfkeden kızarmış şekilde tekrar küfür edecekken Louis onu sıçratacak kadar yüksek bağırdı. Tıknaz herifin teki olmasının yanı sıra belli ki korkaktı.
"ADINI SÖYLE!"

Adam anlam veremese bile ürktüğünden konuştu ancak hala omuzları dik her an atılabilirmiş gibi bekliyordu.
"Chadwick. Chadwick Brice."
Emin olamayarak bir tık daha korkmuş gibi sordu.
"Lilian için yolladılarsa seni benim bir ilgim yok! O orospu kendi başını kendisi yaktı! Ben sadece satarım."

Ice Angel-LSWhere stories live. Discover now