Picture

213 34 12
                                    

16 Ocak 2015

Harry, Niall'ın elini tutmuş onun peşinden sessiz sessiz ilerlerken yüreği ağızındaydı. Eski ve yıkılmaya yüz tutmuş evin gazete kağıdıyla kaplı penceresinin önüne gelince durdular. Hava kararmıştı ve Harry eve gelme saatini çoktan geçirmişti. Niall ve Liam ile yokuştan kartonla kaydıklarını bu yüzden geç kaldığını söyleyecek olsa Chad kesin perişan ederdi. Korku vücudunu ele geçirirken sık sık nefes alıyor, terlemiş ellerini Niall'dan ayıramıyordu. Gitmese olmaz mıydı?

Liam, karanlıkta etrafa bakındı.
"Tamam, evde olmalı."
Niall, başını salladı. Liam'a başıyla işaret verdi. Liam, ellerini birleştirip avuç içlerini eğilerek aşağı tuttu. Niall, tek ayağını Liam'ın ellerine basıp kendini iterek yükseldi, tek seferde pencerenin gazete kağıdını yırttı. Aşağı atlayıp Harry'ye baktı.
"Başından beri odadaydın. Sorarsa yatağın arkasında olduğunu, uyuyakaldığını, ondan görmediğini söylersin tamam mı?"

Harry, başını salladı ama korkuyordu. Ya yatağın arkasına baktıysa? Ya yalan söylediği belli olursa? Niall'a çevirdi korkulu gözlerini.
"Niall, gitmeyin ne olur. Çok acıtıyor sonra, en azından krem sürersin olmaz mı?"
Liam'ın eli, sökük pantolonunun cebine gitti. Harry için hep cebinde taşıdığı bitmek üzere olan kremi çıkartarak Niall'a gösterdi. Sarışın olan derin bir nefes aldı, başını salladı.
"Gitmeyiz. Konuşmalar bitene kadar dururuz."

Harry'nin yüzü hafiften aydınlandı. Niall'a ve Liam'a çok şey borçluydu. İkili eğilip sırtlarını düz tutmaya çalıştılar. Harry, tırmanıp ayaklarını bastı, ikisinin sırtında yükselip pencereye tutunarak kendini içeri attı. On üç, on dört yaşlarında çocuklar olunca boyları bu kadarına yetiyordu. Harry, içeri girince pencereden aşağı baktı. Ellerine iki büyük taş almış sırıtan Niall ve Liam'ı gördü.
"Canını yakarsa, kafasını yararım."
"Yakalayamaz bile kanı bozuk."
Gülüp dalga geçer gibi konuştular.
"İçmiştir zaten yine."
"Ne zaman ayık ki orospu ço-"
Liam, bir elindeki taşı bırakıp Niall'ın ağzını kapattı. Harry'nin ikisinin hâlleri sayesinde biraz daha içi rahatlarken içeride kendisini bekleyen felaketi düşünüp canını sıktı.

Basitçe el sallayıp, cesurca onu izleyen Niall'a ve gülümseyerek yüreklendirmeye uğraşan Liam'a veda etti. Odanın kapısına ilerleyip salona geçti. Kirli koltukların üzerinde ellerini başına koymuş inleyerek kendi kendine mırıldanan adama baktı. Bacakları iki yana açılmış iyice koltuğa yayılmıştı. Sehpada duran boş jelatinler, kırılmış şişelere bakılırsa yine bilinci yerinde değildi. Harry, bunu anlayınca hiç farkedilmeden odaya geri dönmeyi düşündü. Ufak adımlarla, ses çıkarmamaya çalışarak odaya doğru döndüğünda duydu iğrenç sesini.

"Nerdesin lan sen!?"

Yutkunup Chad'in şiş, kırmızı gözlerine baktı. Çok... Çok daha korkunçtu. Ellerini önünde birleştirip titreyen sesiyle cevapladı onu.
"O-odadaydım."

Chad, alay eder gibi güldü. Ayağa kalkıp savsak adımlarla üzerine gelmeye başladı. Düzgün yürüyemiyordu ve hareketleri oldukça tutarsızdı.
"Yalan mı söylüyorsun lan bir de!? Salak mı sandın beni it!? Ben bakmayı bilmiyor muyum?!"
Kelimeleri zar zor toparlıyordu, konuştuğunun çoğu boşa gidiyordu. Sanki dili ağızında dönmüyordu.

"Y-yatağın arkasında... Uyu-uyuyordum."
Harry'nin bedeni de titremeye başladı. Geri geri adımlar atıp odaya kaçmaya çalışıyordu.
Chad, elinde buruşturduğu bir şeyi Harry'nin yüzüne attı. Harry'nin iri gözleri yere düşen buruşuk kağıt parçasına değdi. Omzundan tutulup itilerek yere fırlatıldı. Elleriyle destek alıp düşüşünü yavaşlatmaya uğraştı, işte başlıyordu.

Ice Angel-LSWhere stories live. Discover now