ANILAR

462 58 46
                                    


Başlama tarihinizi alalım öncelikle ;)

90 'lardan kalma kahve tonlarındaki antika radyomla ve  yağmurun ahenkli dansıyla kendi odama ait olan küçük balkonumda kahvemi içerken rahatlamaya  çalışıyordum. Zaten günlerin, haftaların yorgunluğunu atabildiğim tek yer bana ait olan bu küçük balkondu. Bunda karşıdan bakınca yemyeşil bahçemizin ve mis gibi havanın etkisinin olduğunu söylesem yalan söylemiş olmazdım. Balkonumda ayaklarımı basınca yumuşacık his yaratan koyu yeşil renginde tüylü halı, meşe ağacından kahverengi bir kitaplık, sevgili babaannemden binbir zorlukla, saatlerce dil döküp aldığım eskilerden kalma koyu yeşil bir koltuk, ahşap ayaklı krem rengi bir abajur bir de ufak masa vardı. Boş bulduğum vakitlerin çoğunu burada geçiriyordum özellikle kafa dinlemek için harika bir yerdi.

Radyomda çalan müziğe kapılıp daldığım düşüncelerden annemin "Yemek hazıııırrr." sesiyle çıkıp sofraya gittim. Yemek masasının başında yeşil gözleri, simsiyah gür dalgalı saçları,beni görünce gülümseyen küçük kırmızı dudaklarıyla annemi gördüm. Bu saydığım özellikleri annemden almıştım tıpkı onunkiler gibi yemyeşil gözler, gür dalgalı siyah saçlar kırmızı küçük dudaklar...

Annem beni görünce gülüp :

-" Gel oğlum, yemek hazır. " diyerek eliyle oturmam için sandalyeyi gösterdi.

Oturunca önüme tabağı koyup yanıma oturdu.

+ "Çok yoruluyorsun annem böyle tek başına ev geçindirmek zor bir de gelip yemek yapıyorsun. İzin ver ben de bir iş bulup çalışayım " dedim.

Babam yıllar önce vefat edince bütün yük anneme bindi. Daha beş yaşında olmama rağmen o zamanları çok net hatırlıyorum . Babam edebiyat öğretmeniydi annem ise kitapçıda çalışıyordu. Babam her işten dönüşü bana şemsiye çikolatalardan alırdı. Çikolata şemsiyeye benzediği için böyle söylerdim...

- "Hayır, Vefa sen derslerine odaklan oğlum hem ben yorgunluk hissini unutalı çok oldu. Anneler yorulmaz. "

+ "Anne beş yaşındaki çocuk değilim ben lütfen bari yemeği falan ben yapayım."

- "Peki oğlum nasıl istersen. "

Yemeklerimiz bitmeye yakın aklıma gelen soruyla kafamı kaldırıp anneme seslendim.

-Anne

+ Efendim oğlum

- Babamla nasıl tanıştınız?

Sorum biter bitmez annemin gözleri doldu. O orman gözler uzaklara daldı... şu hayatta aşkın en güzel örnekleri kim diye sorsanız annemle babam derdim. Onların sevgileri tarifsizdi...

- "Baban benim çalıştığım yere yeni atanmıştı. Ben de küçük bir kitapçıda çalışıyordum. Bir gün kapıdan içeri siyah saçlı, kahverengi gözlü, uzun boylu, takım elbiseli bir beyefendi girdi. Ama böyle takım elbise üzerine tam oturmuş görünce insanın nutku tutuluyor.

Annem sanki o günleri tekrar yaşıyormuş gibi daldı tekrar kısa bir sessizlik oldu.

+Eeee sonra? Dedim merakla

- Sonra beni gördü kısa süre olduğu yerde kaldı konuşamadı. Baktım konuşacağı yok dedim" Nasıl yardımcı olabilirim?" o da aradığı kitabı söyledi verdim. İşte o da benden hoşlanmış o günden sonra sık sık uğradı dükkana ama çalıştığım dükkanın sahibi babamın arkadaşı hem zaten küçük bir kasaba söz olur diye rahat rahat konuşamıyorum. Neyse isminin Kağan olduğunu öğrendim. Bir defa daha uğradı dükkana aldığı kitabı bana getirmiş. Reşat Nuri Güntekinden "Çalıkuşu" ismim Feride ya güya burdan etkileyecek

+ Vaaayy babama bak seenn. Eeee sonra?

- E si işte bir heyecanla aldım kitabı aslında okuduğum bir kitaptı ama o vermiş almaz olur muyum hiç. Akşam geldim kitabı okumaya başladım derken kitabın arasından bir mektup çıktı. O satırlar hala aklıdmada şunlar yazıyordu :

Satırlarımı belki de yüzüncü yazışım. Kusurumu bağışlayın fakat size olan hislerimi açıklamakta  zorlandığımı belirtmeliyim... Edebiyatçı kalemim ilk defa bir hayli çaba sarf etmekte... Yine de açıklamaya çalışacağım ;
Dışarıda yağmur yağıyor su taneleri yeşil yapraklarla buluştukça ilk gördüğüm anda sol tarafımı vurup beni size bağlayan orman gözleriniz hatrıma geliyor yapraklardan en eşsizi sizsiniz sanki bense su tanesi ve o su tanelerinden biri olmayı diliyorum... Netice olarak eğer kalbiniz   başkasına ait değilse veyahut birine söz vermediyseniz,sizi şu dünyadaki en mesut insan yapabileceğimi, sizi o su taneleri gibi besleyeceğimi söylemekten çekingenlik duymayacağım...

                        Saygılarımla Kağan
 
Ben okudum mektubu dünyalar benim oldu. Hemen cevap yazdım ben de sizden hoşlantı duyuyorum diye sonra biz konuştuk falan filan

+ Çok güzel Allah bana da nasip eder inşallah böyle aşkı...

-İnşallah Vefa'm inşallah...

Yemekleri yedikten sonra sofrayı toplayıp bulaşıkları yıkayıp odama geçtim yapmam gereken ödevlerimi yaptım. Kitap okuma listeme Çalıkuşunu ekleyip yatağıma girdim.

BÖLÜM SONU

Eveet yeni bir kurguyla karşınızdayım ilk bölümden midir nedir bilmiyorum ama cümle yapım hoşuma gitmedi fazla ilerleyen bölümlerde düzeleceğini umut ediyorum...

Nasıl buldunuz ilk bölümü fikrinizi belirtirseniz sevinirim. :)

Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle...

Mücadelem Where stories live. Discover now