Naz

70 20 21
                                    

Okumaya başlamadan önce yıldıza basmayı unutmayın. İyi okumalar :)

"Kafamızı koyacak bir diz bulamadığımızda en iyi sığınağımız yine kendi dizlerimiz olur. ", bu sözler az önce hiçbir izin almadan yanıma oturan kıza aitti.

" Bağışla ama geçerken kulak misafiri oldum annen mi hasta?"

Evet anlamında kafamı salladım.

"Neyi var?"

"Mide kanseri. Dördüncü evrede"

kelimeler ağzımdan çıkarken dudaklarımı kesiyormuş gibi bir acı bıraktı geriye...

Karşımda bal rengine çalan gözlerle bakan kız bir şey söylemek için ağzını açınca konuşmasına müsaade etmeden sözü tekrar kendime aldım.

" Kurtuluşu yok doktorlar sayılı günleri olduğunu söylüyor."

"Kurtuluş olup olmadığını sormayacaktım. Annenin son günleriyse burada çocuk gibi ağlayacağına tekrarı olmayan anların tadını çıkarman gerekmiyor mu?"

İnsanlar konuşurdu tatmadıkları acılar, yaşamadıkları hayatlar hakkında sadece konuşur, nasıl hissettiğiniz hakkında hiçbir fikirleri olmadıkları halde daima iyi olmamızı temkin ederlerdi. Nedenini ise durumumuzdan daha kötü olan insanlar olmasına bağlarlardı. Ama yanıldıkları en büyük nokta da buydu. Onlar  yorulmayı anlamıyordu. Yorulunca biraz dinlenmezsen  devam edemezdin ve buna izin vermiyorlardı. Durup soluk almayı çok görüyorlardı. Hataydı, çok büyük hata...

" Hiç annen kanser oldu mu?", dedim kinayeyle  " ya da hayattaki tek varlığını kaybetmenin korkusunu yaşadın mı hiç?"

Karşımdaki yüze  anlık olarak hüzün bulutu peyda oldu fakat hemen  gizlemeyi başardı.

" Hayır, çünkü kanser olacak bir annem bile olmadı bu yaşa kadar. Ve yine hayır o korkuyu yaşamadım çünkü ben doğduğum andan beri yalnızım. "

Söylediklerimden pişman bir biçimde "kusura bakma " diyebildim.

"Ziyanı yok. Benim çocukluğum yetimhanelerde geçti, doğal olarak tadamadım öyle duyguları. Bu yüzden annenle son anların da olsa ağlamak yerine tadını çıkarmanı söyledim. Sonraları epey bir zamanın olacak ağlamak için nasılsa..."

Sadece kafamı sallayabildim. Haklıydı nasılsa...

Duvardan destek alarak ayağa kalktım.

"Teşekkür ederim. O halde ben  annemin yanına gideyim.", diyince

Sıcak gülümsemesiyle   Rica ederim, dedi
Hastane girişine doğru adım attığımda aklıma gelen soruyla ona döndüm. Bana değil ellerine akan yağmur damlalarına bakıyordu.

"Bu arada ismin neydi?" dedim.  gizemli kızın adını merak ediyordum.

Gözleri yeniden beni buldu. " Bir kitapta okumuştum. " İsimler doğduğumuz zaman bize koyulan etiketlerden ibaret" diyordu." Ben de buna inanıyorum." "İsmim", dedi gökyüzünde yağan yağmura bakarak "şimdilik yağmur olsun" benim bir şey dememe izin vermeden gitti. Arkasından öylece bakakaldım.

Birkaç dakika sonra kendime geldiğimde annemin hasta odasının önündeydim. Kapıyı tıklayıp içeri girince  uyuyan  annemin yanındaki koltukta oturup onu izleyen Yarenle göz göze geldim.

Annemi uyandırmamaya özen göstererek yanıma gelip boynuma sarıldı. Fısıltıyla " Her şey yolunda mı?", dedi.

Ağır hareketlerle kafamı ileri geri yönlerinde hareket ettirdim.

Aynen aynen her şey çok yolundaydı..!

İnsan ırkı olarak iyiyiz demeyi, her şey yolunda demeyi ve rol yapmayı ne kadar da özümsemiştik. Yaşamda parçamız haline gelmişti resmen. Acınası...

Duyguları ört pas etmek yerine özgürce yaşasak aslında bir şeyler bizim için daha kolay olabilirdi. Her neyse...

Yarenle beraber ikili koltuğa oturduk. Dizlerine yatıp parmaklarını saçlarımda dolaştırmasına izin verdim. Gözlerimi kapattığım esnada  zihnimde bir anı  canlandı.

(Yazarın anlatımından)

" Vefa odamıza yeni bir kız gelecekmiş bugün", dedi küçük kız yüzündeki ifade  memnuniyetsizdi. Odasını ve arkadaşını paylaşmak istemiyordu. Annesi olan kadın uyarırcasına küçük oğlan ve kız çocuğuna baktı.

"Yarencim ve Vefacım arkadaşınızın hayatta kalabilmesi için desteğe ihtiyacı var. Dışlamayın ve onu da aranıza alın tamam mı?" kadındaki ses huzur vericiydi anne şefkatini iliklerinize kadar hissedebiliyordunuz.

"Tamam ikinci anne ( Yaren'in annesine böyle hitap ederdi Vefa) ben dışlamayacağıma dair söz veriyorum."oğlan çocuğu tatlı yeşil gözleriyle onaylarcasına  bakarak konuşmuştu.

Vefa sözlerini bitirince konuşmayı kız devraldı.

" Odayı paylaşırım ama Vefayı kimseyle paylaşmam anne Vefa benim. " son iki kelimeyi bastırarak söylemişti.

Yattığı yataktan kalkıp diğer yatakta yatan çocuğun yanına gitti koşarak. Vefa ne olduğunu anlamadan yanağındaki ıslaklığı hissetti. Bu ıskaklık gülümsemesine neden oldu o da aynı şekilde karşılık verdi bu öpücüğe.

" Tabii ki seninim şapşal senden başkasını sevecek değilim. Hem evleneceğiz biz ilerde unuttun mu?"

" Unutmadım", dedi kız mutlu mutlu "Hele bir iyileşelim."

Anne onları gülerek izliyordu o sırada içeri Görkemle küçük kız girdi.

Adımları korkak ve temkinli yüzü kesinlikle küçük bir çocuğa yakışmayacak kadar soluktu. Onun yaşındaki çocuğun yüzü  kesinlikle canlılığı hak ediyordu.

Birkaç adımda yanlarına geldiler.

Görkem kızı kucağına aldı. " Tanıştırayım bu Naz oda arkadaşınız", dedi gülümseyerek

Ani irkilmeyle gözlerimi açtım.

BÖLÜM SONU

Merhaba, nasılsınız?

Uzun bir aradan sonra bölüm atabildim nihayet... Bölümü nasıl buldunuz yorumlarda belirtirseniz sevinirim

Kendinize iyi bakın, mücadeleyle kalın :) 🖤⚡




Mücadelem Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin