111.Bölüm

709 67 287
                                    

Bir Hafta Sonra Nisa'nın Ağzından ||

"Umut! Dur ama annecim iki dakika bekle ya..." Barış işteydi. Ben ise bu enerjik çocukla yalnız kalmıştım. Babası gitmeden önce aramızda uyuyup babasını öpmeme bile engel olan oğlum babası gittiği an içindeki canavarı bırakmıştı. Koltuğa otururken Umut'u da kucağıma aldım ve gülümsedim. "Acıktık annecim değil mi?" Umut heyecanla göğüslerime bakarken rahat bir nefes aldım ve onu emzirmeye başladım. Çok hareketliydi. Ama fazla seviyordum onu. Tıpkı babası gibi...

"Oğlum benim... Oh..." Kapı çalınca Umut hemen göğsümü kapatınca güldüm. "Babası kılıklı, kıskanç." Üzerimi düzeltip gergince kapıya giderken Barış'ı görünce gergince kapıyı açtım hemen. "Aşkım bir şey mi ol..." Bana uzattığı güllerle gözlerimi kısıp ona o da Umut'a bakıp gülümsemişti. "Bugün anne ve babanın evlilik yıl dönümünü kutlayacağız." Gözlerim büyürken Barış da yanağıma uzun bir öpücük kondurmuş ve Umut'u kucağına almıştı. "Küçük bir çanta hazırlayım şöyle iki üç gün herkesten uzak güzel bir tatil yapalım. Ne dersin?" "Barış... Buna ne kadar ihtiyacım var bilemezsin..."

"Ama pa..." Barış gözlerime bakarken yutkundum. "Para sorunumuz yok. Bir öpsem ya..." Barış bana bakarken gülümsedim ve dudağına minik bir öpücük kondurdum. "Ama acele edemem içeri gel." "Olmaz... Arabada beklerim acele etme sen." Barış'ı süzerken derin bir nefes aldım ve gülümsedim. "Ne peşindesin sen?" Dışarı bakacakken önüme geçip engel olmuştu. "Hiç..." Dudaklarıma uzun bir öpücük kondurduğunda yutkundum. "O zaman ben şey yapayım odaya... Yani yaparlar ya çanta... Hazır... Kıyafet... Sen..."

Barış bana bakarken Umut'un hala dışarıyı izlediğine emin olunca dudağına yeniden bir öpücük kondurdum ve odaya ilerledim. Küçük bir çantayı oğlumuz için hazırladım. Ardından kendim için de bir kaç parça aldım ve tabii sevgilim için de... Ardından mutfağa gidip suyumu içtim ve kapıya ilerledim. "Barış... Kızımıza yemeğini..." "Onu da aldık. Gel bakalım." Barış beni kucağına alınca kocaman gülümsedim. "Nereye? Umut nerede?" "Arabada kızımız gibi... Tek eksik üçünüzsünüz." Barış arabaya ilerlerken gergince bir nefes aldım. "Çok kilolu bir anneyim. Beni taşımak zor oluyordur."  Yoo olmuyor."

"Nasıl ya? Bebeklerime iyi bakamadım mı yoksa? Niye hafifim?" "Aşkım... Sen bebeklerimize o kadar iyi bakıyorsun ki bu adam sana olan özleminden kurudu ama ya bir şey olursa diye..." "Şşş. Sus bakayım. Arsız seni. Çocuklarını düşün biraz aklın hep orada." Bu cümleyi kurduktan hemen sonra boynunu emmeye başlamasam üzerinde bir etki yaratabilirdi. Ama yaratmak istediğim etki kasılan bedeni ve kesikleşen nefesi değildi elbette... "Yaramaz annecik." Barış beni arabaya bindirirken arabaya bakıp derin bir nefes aldım. "Hey... Bu bizim arabamız değil. Bu yeni bir araba."

Barış bana bakarken kaşlarım çatıldı. "Barış? Aşkım o kadar borcun içinde araba mı aldın?" "Yolda anlatacağım. Bir dudak?" "Hayır. Arsız seni." Barış beni arabaya bırakırken kemerimi takıp kontrol ettim hemen. Gerçi birazdan daralıp çıkarırdım. "Üzerimizi giyseydik?" "Otele geçeceğiz." "Otel mi? Barış para..." "Kızım sakin... Barış kemerini takmadan önce oğlumuzu da uzun uzun kontrol etmişti. Güvende olduğunda emin olunca ikisi de birbirinin saçlarıyla oynayıp gülmüşlerdi. Barış'ı dürtüp karnımı gösterdiğimde o da uzun öpücükler bırakmıştı karnıma.

Ardından beni öpeceğinde engel oldum. Bana bakarken dolu gözlerimle ona baktım. "O kadar borcu kendini satmadan ödeyemezsin. Bir de üzerine araba almışsın. Neler yaptın? Banka soydun ve şimdi kaçıyor muyuz?" "Hayır." "O zaman kendini sattın?" Barış gözlerini büyütüp bana bakarken büyük bir kahkaha atmıştı. "Saçmalama... Kimseyi satmadım tövbe tövbe." Karnımı okşayıp rahat bir nefes aldım ve gülümsedim. "O zaman öpebilirsin gelini." Barış gülümseyip yanağıma uzun bir öpücük kondurmuştu. Sonra da dudağıma...

ALACAKARANLIĞIM Donde viven las historias. Descúbrelo ahora