15

14.8K 779 86
                                    


Ağzımda ki peyniri zar zor yutup, sabahtan beri bana bakan Arslan abiye döndüm. Yediğim yemekten hiç bir şey anlamamıştım Arslan abi sağ olsun. Uyandığımızdan beri gözlerini bana dikmiş ters ters bakıyordu. Sinirle elimdeki çatalı masaya koydum.

''Ya Arslan abi susayım susayım diyorum ama yeter. Niye sabahtan beri beni evin bodrumuna kaçırıp üç bin altı yüz saat Ajdar Şah Damar dinletip sonra çatı katına çıkarıp ayaklarımdan tutup beni kafası üstü sallandırıp ardından gelinlik giyidirip ormana götürüp örümcek dolu bir çukura atıp kafama da benzin niyetine buz gibi kola döküp ateş ile yakacak gibi bakıyorsun.  ''

Hepsi inanmaz gözlerle bana bakarken ben nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum. Arada bir nefes alsam iyi olurdu sanki. Yanımda ağzı beş karış açık duran Boran abinin çenesini ittirdim. Ağzı kapanınca karşımda elinde çay ile kalan Çınar'ın elindeki çay bardağını alıp masaya koydum. Tekrardan Arslan abiye bakıp eski ciddiyetime bürünebilmek için kaşlarımı çattım.

''Öyle bakmıyorum.''

''Abicim niye ters ters bakıyorsun o zaman bana. Bu ne düşmanlık. Görende okulları açmayıp öğrenciler ne okul ne de ders yüzü görmemesine rağmen sınavı kazık gibi yapmışım zannedecek.''

''Sadece akşam sorduğun soruyu düşünüyordum.''

''Yüzümde mi yazıyor? Allah'ım sen bana sabır ver. Vallahi yemeğimi nereye yediğimi bilmiyorum. Ayrıca ne sordum ki ben?''

Arslan abinin kaşları biraz daha çatılırken bir şey söylememişti. 

''Yok bir şey. İşe gidiyorum ben. Bugün Mira ile kim kalacak''

''Çınar kal...''

Boğazımda kalan lokma yüzünden cümlem yarım kalmıştı. Yüzüm öksürmekten kıpkırmızı olmuştu kesin. Boran abinin uzattığı suyu içerken derin nefesler almaya çalışıyordum bir yandan da. Çınar sevdasına ölüyordum lan!

"Tamam o zaman. Geldiğimde evi sağlam görmek istiyorum."

Goldogomdo ovo soglom gormok ostoyorom!

"Merak etme geldiğinde her yer her yerde olacak."

O nasıl cümleydi lan. Her her yerde olacak derken yerli yerinde demek istedim. Anlamıştır canım. Boşuna tıp okumadı herhalde.

"Çınar ev sana emanet."

"Ne! Evi bana emanet etmen gerekiyor. Ben Çınar'dan büyüğüm. Çınar daha on altı yaşında bir velet. Hey! Arslan abi!!"

Tabi Arslan Bey beni dinler mi! Arkasını dönmemişti bile.

''Demek on altı yaşında bir velet. Öyle mi Mira abla!''

''Kişisel algılama Çınar'cığım ben Arslan abiye de velet diyorum.''

Arkamı kontrol ederken bir yandan da Çınar'a laf yetiştirmeye çalışıyordum. İnşallah Arslan abi duymamıştır. Baran abi bizi umursamadan mutfaktan çıkmıştı. Boran abi ise hala tıkınıyordu.

''Boran abi masayı da ye!''

''Çok gozol olmoş''

Hemen çevirisini yapayım. Kendileri çok güzel olmuş dedi de. Bugün ki kahvaltımızı Çınar hazırlamıştı. Ve nerdeyse hayatımda yaptığım en güzel kahvaltıydı. Hamarat çocuk işte benim gibi beceriksiz değil.

Boran abinin telefonu çalınca acil çıkmak zorunda kalmıştı. Giderken hala bir şeyler yiyordu. Doğum yapan kadınlara biraz daha içinde tut çocuğu yemek yiyorum derse hiç şaşırmam. 

EVİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin