39

4.1K 302 123
                                    

Yazar anlatımıyla:

Mira önündeki yemekten bir çatal daha almıştı ki midesi bir anda ağzına geldi. Koşar adım lavaboya giderken arkasında endişeli gözlerle bakan ailesinin farkında bile değildi.

Son olaylardan sonra Arslan, Mira ve Efsun Hanımı İstanbul'a getirmişti. Mira'nın hâli çok kötü olduğu için kendileri ile kalmalarını istemişti. Efsun Hanım ne kadar itiraz etse de Mira'nın halini görünce kabullenmişti. Çünkü Mira ölü gibiydi. Yaşayan, nefes alan, arada konuşan bir ölü.

Aydın, Mira için her şeyi yapmış ama bir türlü moralini yerine getirememişti. Mira'nın ruh halini yerine getirmeye çalışması bir yana bir de söyledikleri yalanların ayaklarına dolanmasını izliyordu.

Demirci kardeşler Mira'yı hamile sanıyorlardı. Kaç kere denk gelmişti bu durum için tartışmalarına. Bir de ne yaptığını çözemediği oyuncu çocuk vardı. Arslan dan duyduğu kadarı ile bir haftadır Mira'yı arıyordu. Bu durum ise Demirci kardeşlerin Mira'nın uydurduğu oyuna inanmalarını sağlıyordu. Aydın ise hiç bir şey yapamıyordu. Ayça inatla oyunu açığa çıkarmalarını istese de Aydın, Mira'ya sormadan böyle bir şey yapmak istemiyordu.

Mira da ise işler daha karışıktı.O olayın üstünden bir hafta geçmişti ama daha dünmüş gibi acı çekiyordu Mira. Kafasının içinde babasının dedikleri dolanıyor ne uyku uyutuyor ne yemek yediriyordu. Konuşmaya bile gücü yoktu. Sadece uyumak ve eski haline dönmek istiyordu.

Aydın ile tanıştığı o döneme dönmek istiyordu. Babasının kraliçesi olduğu babasını melek gibi gördüğü o döneme dönmek istiyordu. Mira tekrardan çocuk olmak istiyordu. Büyümek onun için ızdırap dolu bir olaydı artık. Büyümek istemiyor olduğu yerde saymak istiyordu. Sürekli hareket eden akrep ve yelkovanı izliyor durmaları için dua ediyordu. Zamanın aniden durmasını istiyordu. Acısı geçene kadar donmak istiyordu.

Hiç bir şey yapmak istemiyordu. Etrafındakiler onu bir şeyler yapmaya zorladıkça içinde bir öfke yükseliyordu. Her şeyi yakıp yıkmak istiyor etrafındaki her şey toz duman olsun istiyordu. Tıpkı kendisi gibi...

Arslan,Baran ve Boran Mira'nın hamile olduğunu düşünüyor. Hem bu kadar erken yaşta çocuk sahibi olduğu için kızıyor hem de içinde olduğu durum yüzünden üzülüyorlardı.

Arslan ne yapacağını şaşırmıştı. Mira'nın beni kurtar burdan diyen sesi kulaklarından gitmiyordu. O da farkındaydı Mira onları affetmemişti daha. Ama o Mira'yı çoktan affetmişti. Önceden yuvalarını yıkan biri olarak gördüğü küçük kız büyümüş kalbinde saklamak istediği kız kardeşine dönüşmüştü. Onu kendinden bile korumak istiyordu. Acı çektiğini görüyor içindeki acıyı çekip almak istiyordu.

Baran ise yaptığı şeylerin acısını çekiyordu. Ne Mira'ya yaklaşabiliyor ne de ondan uzaklaşabiliyordu. Okuduğu okulun boşuna olduğunu düşünmeye başlamıştı. Çünkü meslek etiğine uymayan bir sürü şey yapmıştı son aylarda. Yapmaya da devam ediyordu.

Mira'nın hâli onu çok endişelendiryordu. Depresyon belirtileri göstermesi bir yana hamile olması işleri daha da kötüye sokuyordu. Psikolok bir arkadaşı ile konuşmuş bu durum için akıl almaya çalışmıştı. Ama tahmin ettiği gibi tek çare ilaç tedavisiydi. Hamile olması ise durumu daha da kötüye götürüyordu. İlaç tedavisi alırsa bebeğini kaybetme olasılığı çok büyüktü. Böyle bir depresyon durumunda bebeğini kaybetmesi demek Mira'yı kaybetmek demekti. O yüzden eli kolu bağlanmış kendi kendine işkence yapıyordu.

Boran ise ağlasa mı gülse mi bilemiyordu. Kardeşinin yaşadıkları kalbini dağlıyor ona yardım edemedikçe kendini bir yerlerden atmak istiyordu. Ama bir yandan da biricik kardeşi hamileydi. Aslında bu kadar genç yaşta hamile kaldığı için üzülmesi gerekiyordu. Ama o kadar çok hastası olmuştu ki genç yaşta hamile kalıp başta istemeyen sonrdan ise o bebeğe en içten duygular ile bağlanan.

EVİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin