chapter four:"infinity tattoo"

380 49 31
                                    

Ruelle, Monsters baştan sona 'son of a devil' için yazılmış gibi hissettiriyor, lütfen dinleyerek okuyun ve oy verip yorum yapmayı unutmayın <3

Normalde cumartesi günü bölüm günümüz, bu seferlik bu bölümü erken atıyorum, keyifli okumalar lütfen bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın🥹

.
👹


Gözlerimi açtığımda, salondaydım.

Pencereden içeriyi dolduran güneş ışıkları, direkt suratıma geliyordu. Yattığım yerden korkunç bir baş ağrısı ve mide bulantısıyla doğruldum. Ellerimden biri güneşin yüzüme gelmesini engellemek için yüzümün önünde dururken diğeri de tekrar düşmemem için koltukta kalmış bedenimi sabitliyordu.

Hiçbir şey hatırlamıyordum. En son hatırladığım şey, Lisa'nın tuvaleti arayışı, o tuvalete gitmek için masadan ayrılınca hemen Jennie'nin beni bulması ve doğum günümün kutlanmasıydı. Jungkook, seçtiği melek kolyeyi boynuma taktıktan sonra olanlar ise zihnimin içinde büsbüyük birer kara delikten ibaretti. Sanki hatırlayabildiklerim bile eksikti.

Esneyerek elimi yüzümden çektim ve yüzümü ovuşturdum. Makyajla yatmıştım, tüm yüzüm kaşınıyordu.

Sıcak bir duş almak için koltuktan ayaklarımı sallandırdım. Ben zemine basmayı beklerken ayaklarımın altında kalan sertlikle yarı kapalı gözlerim sonuna kadar açıldı. Sertliğin sahibi Lisa'ydı. Hemen koltuğun altında uyuyordu, benim üzerine basmamla birlikte uykusundan çığlık atarak uyandı ve oturur konuma geçti.

"Ne oluyor lan!" Lisa'nın bağrışıyla birlikte diğer koltukta sızmış olan Jennie de uyanmış oldu. Jennie ve ben koltuklarda, Jisoo'yla Lisa ise yerde yatmıştı.

"Siz niye buradasınız?"

"Kızım gece birlikte bir de evde kutladık ya doğum gününü." Jisoo uykulu sesiyle konuştuktan sonra esnedi ve kollarını iki yana açarak gerildi. Ardından kendini tekrar yere attı.

Başımı ovuşturdum. Daha da ağırmaya başlamıştı. "Hiçbir şey hatırlamıyorum."

"O son şişeyi içmeyecektin, Chae." dedi Jennie dalga geçerek.

"Ha ha. Çok komik. Başımın ağrısından ölüyorum."

"Söylemiştim."

"Biz buraya nasıl geldik ya?" içimde büyük bir kaygı vardı.

"Seni eve Jungkook bıraktı, o kadar içtin ki masada sızıp kaldın." Jennie biraz daha kendine gelmiş bir şekilde saçlarını karıştırdı. "Sen gittikten sonra çok durmadık biz de zaten. Peşinden geldik. Sen şimdi hediyemizi de hatırlamıyorsundur."

"Doğal olarak."

Bu sefer sözü Lisa devraldı. "Burada olacaktı." Emekleyerek diğer tarafa geçti, yerde bir sürü bira şişesi, bitmiş cips ve çikolata paketleriyle birlikte yarısı kırılmış bardaklar vardı. Şişelerden birini ayağımla ittirerek yere düşüp yuvarlanmasına izin verdim. "Buldum!" elinde tuttuğu şeyi arkasında saklayarak yanıma geldi ve büyük bir neşeyle yüzüme bakmaya başladı. "İyi ki doğdun Chae!" ve arkasında sakladığı elini çıkararak bana uzattı.

Bu bir tür broşürdü. Dövme broşürü. "Dövme mi?"

"Uzun zamandır istediğini biliyorduk, bu yüzden senin için şehirdeki en iyi yerden randevu aldık. Teşekküre gerek yok, arkadaşlar bu günler için vardır."

"Onun için tam iki ay uğraştığımı hatırlıyorum." dedi Jennie.

"Bu kadar zorsa nasıl tam gününe almayı başardınız?"

SON OF A DEVIL | RosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin